Gittiğinden beri bir elim hala daha seni arar. Ah o narin ve küçük ellerinin bende bıraktığı etki. Ah o ellerin ellerime değdiği anda dünya döngüsünde oluşan kıvılcım ve heyecan. Ne denli bir deliliktir bu ? Seni kaybetme deliliğine ulaşmak kadar uçsuz bucaksızdı kayboluşum. Bir anda. Nefesim kesilmişcesine sanki. Hayallerimin içindeki o toz pembe buluta ulaşmışım sanki. Bütün şelalelerden akan suyun verdiği ferahlık, seninkinden haylice eksik gibi sanki. Ellerim demiştim değil mi ? Evet, ellerim. İlk kayboluşum oldu. Ve son olmayacaktı. Yavaş yavaş bütün vücuduma yayılmış bir kayboluş. Sadece vücudum ile de sınırlı kalmayacak. Sanki beynimin içinde büyüyen kurtçuklar kadar rahatsız verici ve şizofreni derecesi bir kaybolmuşluk. Pekala sor bana şimdi. Ne denli kayboldun diye. Ben kendimde değil başkasında ararken benliğimi, şimdi yolu olmayan bir yağmur zerresi kadarım. Her gün kayboluyor ve her kayboluşta dibi boyluyorum.