-Günaydın Deniz abi!
-Günaydın Peri kızı.
Görüyorum ki, bu sabah keyfin yerinde, yüzün gülüyor, ağzın kulaklarında; bu gece beni rüyanda mı gördün?
-Yok, be abi! Seni rüyamda filan görmedim. Sadece intikam duygusu intikam. “kıkır kıkır gülme ”
-Hayrola?
Benden ne kötülük gördün de intikam almaktan söz ettin? Sonra kargalar yuvasından uçmadan, beni uyandırdın tatlı uykumdan.
-Hah hah haa güleyim bari!
Hayal, bunları sen mi söylüyorsun?
Şimdiye kadar, her zaman erken silah çeken sen! Doruk, Maviş ve ben İlham Peri’sini, sabah ezanı okunmadan uyandıran yine sen!
Ektiğin diken tohumlarını ne çabuk unuttun. Üstelik sıcacık yataktan yaka paça tek tek topladın.
Sonra acı Türk Kahvesi ikram ettin.
Kahvenin yanına bir sütlü çikolata bile koymadın. İşte o geçmiş günlerin acısını çıkartmaya karar verdim.
Bugün bende Hayal Deniz’ine sürpriz yapmak istedim. Size Türk Kahvesi ikram edeceğim. Kahveyi yudumlarken, Deniz’e kocaman bir taş atacağım.
Attığım taşın dalgalarını birlikte sayarız diye düşündüm. Geç kalma bugün kahveler benden. Yanında hem Bihter hem de sütlü çikolata var. Biraz kaynatalım, kazandan ne çıkacak hep birlikte görelim istiyorum.
-Harikasın Peri kızı!
Elimi yüzümü yıkayayım, üzerimi giyinip koşarak geliyorum. Bu arada ben kahvaltı da yapmadım. Kahveden önce kahvaltı da isterim.
-Avcunu yalarsın.
Senin kahvaltılık fiyatlarından haberin yok herhalde. J Peynir, zeytin, yumurta; kaç para haberin var mı?
Son günlerde şarküteriden Tereyağı aldın mı? Ya sucuk ve pastırma fiyatlarına hiç baktın mı?
Yok, abi yok, sen kahvaltını yap öyle gel.
Biz bekleriz seni. Hem sen gelene kadar Doruk ve Mavişte gelir onlara sürpriz yaparsın.
-Konuşacak konu neneymiş çok merak ettim.
-Şaka gibisin Deniz! Türkiye doludizgin 2023 genel seçimlerine koşuyor. Ortalık toz duman. Sen ne konuşacağız diye soruyorsun.
İstersen küçük bir ipucu vereyim. Kim “milli” kim “Yerli” onu konuşmaya ne dersin?
-Allah derim.
Koşa koşa geliyorum. Kahvaltıdan mevaltıdan vaz geçtim. İstersen kahve de yapma.
Hayal kuş gibi uçtu, bir solukta peri kızının kapısını çaldı. Peri kızı, kapıyı açınca gözlerine inanamadı.
Peri kızı çayı demlemiş, Mavişin topladığı bıldırcın yumurtalarını haşlanmış, Doruk’ta çıtır simit getirmiş.
Kahvaltı sofrası hazır. Sofrada yeşillik bile var. Peri’nin kendi elleriyle yaptığı yeşil ve siyah zeytin sofrada.
Kapıdan girer girmez, vakit geçirmeden sofraya kondular. Çaylı çıtır simitli, bıldırcın yumurtalı kahvaltı keyifli geçti.
Arkasından yanında çikolata, sade kahveler de geldi. Kahve yudumlanırken, muhabbetin kapısı arlanıverdi.
Peri kızı ilk sözü Maviş’e verdi!
Maviş, sohbet konusu bizim ne dilimizde var ne de kendi aramızda “Milli ve Yerli” diye bir ifade yok. Onun için bu konuda ahkâm kesmeyecek çok laf etmeyeceğim. Konuşmuş olmak için kısaca, asırlar Önce yaşamış, doğu edebiyatında rubai türünün kurucusu; Matematik, fizik, astronomi ve tıp alanlarında birçok icadı ve önemli eseri bulunan Ömer Hayâmdan bir rubai okumakla yetinmek isterim. Bakın asırlar önce Hayyam ne demiş..
“Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar. Güneş yalnız da olsa, etrafa ışık saçar. Üzülme, doğruların kaderidir yalnızlık. Kargalar sürüyle, kartallar yalnız uçar.”
Milli ve yerli ifadesini, seçim sloganı yapanlara bundan açık ve net cevap olacağını düşünemiyorum.
Ve sözü Doruğa bırakıyorum diyerek köşesine çekildi.
Doruk oturduğu koltukta biraz toparlandı, su bardağından bir yudum su içti ve yumuşak bir ses tonuyla, arkadaşlar önce masaya gelen “Yerli ve Milli ne demek ona bir bakmalıyız diye başladı konuşmasına.
Sonra:
Halide Edip Adıvar ‘ milli “Milletle ilgili, millete özgü, ulusal: Bunların arasında millî, şahsi, tarihî bütün elemleri, zaferleri, mazi ve istikballeriyle yaşamış” diye tanımlamış.
Keza bir başka sözlükte ise milli ““Bir milletin bir ulusun sahip olduğu değerleri ifade edebilmek adına farklı kelimelerle ilişkilendirilip, yine millete özgü olan bir durumu, oluşu dile getirebilmek için ön ad olarak kullanılabilmektedir. Dil, kültür, tarih gibi olguları bir çatı altında toplayıp, o milletin sahip olduğu tüm değerleri dile getirmek için kullanılan milli kelimesi, milliyetçilik ve ulusçuluk sözcüklerinin de kelime yapısı olarak çıkış noktasıdır.” Diye tanımlamış.
Yerli ise bir sıfat ve İki anlamı var.
1- Yurt içinde yapılan ya da yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan.
2- İçinde bulunulan bölgede, yerde yetişen. Diyor TDK sözlüğü.
Demem o ki kullanılan yerli ve milli kelimesi sözlük anlamına göre baktığında, bize, bizi anlatıyor Lakin literatürde bir de mecaz denilen benzetmeler var. Kelimenin sözlük anlamında mı kullanılıyor yoksa kula hoş gelsin diye mi kullandığı incelenmeli derim.
Söz hakkı Peri Kızındaydı! Maviş’in Ömer Hayyam şiiri, Doruğun lügat tanımlamasına elbette katılıyorum.
Bende Mevlana Celalettin Rumi den bir vecizeyi hatırlatmak isterim. Rumi “Bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adamı mı diye.” Derken zannedersem Türkiye’nin bu günlerini görmüş olmalı.
Yoksa durup dururken böyle içerikli bir cümleyi neden kursun derim, derken son sözü el bombası gibi Denizi’n kucağına bırakıverdi.
Hayal, arkadaşlarını dinlerken zaten dalıp gitmişti. Son sözü kucağında görünce, çıktığı geçmişe yolculuktan geri döndü.
Dönerken, Hayal Denizi’ üstündeki küçük dalgalar arasında yüzen gayrı milli eylemlere takıldı gözleri.
Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikaların babalar gibi satılışı, Atatürk ve Esenboğa Havalimanlarına asılan sözde Kürdistan paçavrası, Çankaya Köşkü’ndeki ağır5lanan Barzani skandal. Vatan toprağının parsel persel satılışı, Habur Sınır kapısında 34 PKK’lının davulla zurnayla karşılanışı, milyonlarca mültecinin yurdumuzu işgali, İnsanlarımız askıda ekmeğe muhtaçken milyonlarca Suriyeli mülteciye sınır kapılarının açılması, miting meydanlarında Milliyetçiliği ayaklar altına alan konuşma metinleri vs vs yüzüyordu dalgalar arasında. Su yüzünde yüzen söylemlerle eylemleri eliyle işret ederek gösterdi Deniz!
Sonra, her zaman olduğu gibi arkadaşlarına yaptıkları değerlendirme ve analiz için teşekkür etti. İçerikli konuşmalardan dolayı kutladı.
Ve ben bu konuda konuşmak istemiyorum. Söyleyeceklerim küçük dalgaların üstünde kıyıya vuruyor. Bunu görmek lazım diye sıraladı. Şimdi onları dökersem siz odayı terk eder kaçarsınız ifadesiyle sözlerini son noktayı koydu.