Kimsesiziz sayın dinleyen. Kimse-siz. Göz yaşlarımıza kondurduğumuz insanlarla hiçbir şeyiz. Kaybolmuşuz zamanın sonsuzluğunda. Yarının dününde unutmuşuz çocukluğumuzu.
Ne iyi insanlardık oysa. Sokak köpeklerini beslemek için annemize yalan söyler, kopardığımız harçlıkla bir ekmek birazda süt alırdık. Düşüncelerimiz hep saftı. Kimseye kin beslemezdik, topumuzu kesen cılız komşu teyze dışında. Aşklarımız yere göğe sığmazdı. Elini tutabildiysek hoşlandığımız kızın dünyalar bizim olurdu. Hele bir de yanaktan bir buse verdiyse sana tamamdı. Paran olmadığı için refüjlerden kopardığın çiçeğin vicdan azabını unuturdun. Tek derdin iki satır ödev ve ödevden sonraki oyunu düşünmekti.
Ne ara büyüdük bu kadar sayın dinleyen? Neden bu kadar çabuk öldü içimizdeki çocuk? Nedir bu Azrail’in bizimle alıp veremediği?
Hatırlıyorum da ne çok üzülmüştüm yanlışlıkla ezdiğim karıncaya. Bir hafta gözümün önünden gitmemişti ölüsü. Küçücük bedeniyle yatıyordu kaldırımın kenarında. O an sayın dinleyen, işte tam o an ölmeyi hak etmiştim. Azrail’le arayı düzelttim o dakikadan sonra. Sırtımda ki sıcak ölüm hep hissettirmişti bana kendini. ‘’O karıncayı’’ demişti bana her seferinde , ‘’O karıncayı unuttun mu?’’
Kimsenin kimsesi değiliz sayın dinleyen. Bunu kabullenmeliyiz artık. Herkes biraz daha acıtmak için sarılıyor boynumuza. Hayatımızdan bir parça daha almak için sarılıyor. Alışmalıyız yavaş yavaş ölmeye.
Çünkü sayın dinleyen;
Çünkü kimse, kimsesizliğini kimseyle örtemez..!
Adem EYSENBOĞA (Polya)