Gidişinin ertesi günüydü. Sanki koşsam hala yetişecek gibiydim. Mümkün olmadığını bile bile koştum ıslak sokaklarda. Ben koştukça yavaşladı her şey. Koşmak ne zaman işe yaramıştı ki zaten.
Çocuk olduğumu iddia ettikleri zamanlarda ben her yere koşardım. Spor olsun diye değil ya da bir yere yetişmek için hiç değil. Amaçsızdı koşmalarım. Bu benim suçum değildi. Tüm suç, her gece üzülüp, aşkın peşine düşüp, tuhaf pantolonuyla sokaklara çıkıp koşan Mirkelam ve Serseri dizisinde canlandırdığı Ömer karakteriyle Okan Yalabık’a ait.
Derdiniz ne arkadaş sizin demezler mi adama? Neden her yere koşuyorsunuz siz? Çocukluğum böyle travmatik televizyon kahramanlarını izlemekle geçti. Onlar parayı götürdüler, ben yine koştum.
Gün geçtikçe daha çok ve daha hızlı koşmaya başladım. Hayalini duyduğum patlayan mantar tabancanın sesiyle start verdim her koşuma. Benden habersiz, evlerinde oturan insanlar, bilmeden tribünleri doldurdular koştuğum sokaklarda.
Madem bu kadar koşuyorum, bir amacım olsun diye düşündüm. Gidip spor kursuna yazıldım. Binlercesi iş bulabiliyormuş gibi Beden Eğitimi Bölümü sınavlarına hazırlandım. Aylarca antrenman yaptım. Millet, yeter koşmayalım dedikçe benim koşasım geldi. Akıl sağlığımdan şüphe etmeye başladım. Gidişat iyi değil hacı dedim kendime. Daha önce de demiştim. Ben bazen kendimle konuşurum böyle. Sınava girdim, sadece koşu da başarılı oldum. Haliyle bir şutladılar, Konya’dan Bursa’ya nasıl döndüm, hafızada yok.
Ergenlik gömleğini paramparça ettim Teoman misali, üniversiteye girdim. Kim aradıysa yanına koştum. Karşılıklı koşuşma olmadı bir çoğu. Arkadaşlar koşmayı değil, koşturmayı seviyorlardı sanırım.
Boş koşanı Allah sevmez dedim, bir kıza gönül verip peşinden koştum. Çok romantikti tarzım. Koşar adım şiirler karaladım. Karalamaktan öteye gidemedi yazdıklarım. Yarışı birinci bitirmeme rağmen ne kutlayan vardı, ne boynuma sarılıp çiçek veren. Yılmadım bir başkasının peşinden koştum. Yürümeyi yeni öğrenen bebekler gibi, baharda açan çiçekler gibi heyecanlandım. Bir iki yalpaladım. Cam kırıklarıyla doluydu yollar. Kör oldum, acısına katlanıp koştum. Sonra, balyoz oldu sözleri, konuştukça bacaklarım kırıldı, sargılı koştum. At misali, vurun ulan! dedim, vurun. Kendimden başka duyan olmadı. Yine kendimle konuştum.
Öyle işte sayın okur. Koşmanın hiçbir şeye faydası yok. En fazla iki yüz gram yağ yakarsın. Bu kadar koştuktan sonra ben akıllandım mı peki? Artık koşmuyorum. En kısa zamanda sarı bir motosiklet almayı planlıyorum.