Muhayyer Kürdi bir ayrılıştı bu. Ruhumun derinliklerinden kopup hicaz hiçişine sofistik damgalar basıp rast makamlarına darbe vuran…
Nihavend yok oluşlarına bir tren rayı muamelesi gördürmüştü aşk; ray tatlı tatlı çıkarken kendinden, suçu hep trene atmıştı sevmeyi bilmeyen. Ferahfeza makamların SuziDilara’ya imrenen ve yazarın adının bile makamlarca tutuklanarak bir kalbe hapsedildiği zamanlardı, çığırtkan bir ayrılıştı bu.
Tek kendisinden sözleşmeli, tek kendisine evladiyelik bir altın çağın bitiş saba makamlı gidişi vurmuştu kalbi. Buna da ‘aşk krizi’ demişti yanağını kendine döndürüp tek kendinden makas alan yalnızın biri.
O bendim işte. O yalnız bendim. Şehnaz’ın dügah perdesinden savrulan acem yolcusuydum. Kırık kalbimin nota veren halinden sıyrılırcasına parçalara ayırmıştım kendimi. Bir rüzgarın şiddetiyle savrulmuş, bir de giden adamın garip yokluğuyla kendimden bile uçmuştum.
Şimdi ses veriyorum acemaşiran makamımdan gönül haddimce kıymetli şen yollara; neveser hallerimden örtük suzidil’e yollanmış hasretimden bihaber çıkıyorum.
O yalnız bendim. Makamlarca tutuklanarak yola kendini katıp içer gibi sanrılara bir adamı sığdıran.
Çargah aşkta yok oluş sebebi var kılarken ben ismi kazınan bir adamın yalnızca yokluğuydum. Bestenigar hasret koşusunda bekleneni vururken hep yalnız bendim. Yalınlığını kendinde kaybeden; bu yüzden bir adama mektup yazarak çile döşemesi, dizayn keşkesinden bağrıyanık aşk acısı kovalayamam. O zaman ben hep aynıydım, ayrılışımın sualsiz bağışlanan kayıtsız organlarında… Beni bul, bahane ödemesini karşılarım; gözlerinde közlerin beni yakmazsa.
Bir adam biliyorum, hep yalnızlığımla kendimi övdüğüm. O bana gelecek diye bütün ayrılıklarımı dövdüğüm… İsmi bereketsiz toprakların kıyım cehaletinde gizlendi, yok sayılıyorum…
Dilara AKSOY