Güneşin doğuşuyla batışı arasında ilmik dokuyarak geçiyor burda günler. Geceyle gündüzü birbirine ulayarak sessiz uğultularla seni sayıklıyor dilim, bütün alışılmışlığıyla. Ne günlerin doğumunda bitiyor hasret, ne güneşin batışında. Saplanmış bir bıçak batıyor içimde her nefeste can yakmaya meyilli…
Burda günler böyle geçiyor işte sevgili. Bimecal kalmış yüreğim, sancılarına gebe kelimeler yazıyor kalemimden. Her kelime daha da olgunlaşıyor, acının derinliklerinde. Her gün daha bir karanlık oluyor, yüzüme vuran her gün ışığında daha bi saklıyorum kendimi.
Senden sonra çok değiştim be sevgili! Neler öğrendim bir görsen daha da saklanırdın belkide benden. Ne garip değil mi,hayat denilen bu kargaşa? Verilen bir ömür ve ömründe bulunan sırlar dünyası… Ah be sevgili! Ben sana yanmaya bu denli hazırken, sen neden gitmeye bu denli teşneydin? Şimdi ateşimi ger ki söndüresin. İçimdeki ateşin gönül kazanımı kaynatması, acıdan gözlerimin yaşarması hep bu yüzdendir işte.
Dedim ya sevgili. Çok şey öğrendim. İnsan bir kere ölmüyormuş mesela. Her nefes alışında insanı öldüren birer acılar silsilesi her seferde pusuda bekleyip celladı olabiliyormuş insanın. Gidişi bile arı güzel olan sevgili… Şimdi gidişini izlerim;gözlerine hasretim,sesine aşinayım. Sadece seni yazmalarım, sana seslenişim bundandır işte. Sen yoksun ya kelimeler terapisinde her nefeste yeniden doğurarak yaşıyor ve yaşatıyorum seni.
O değil de zamanla unutursun deyip umarsızca gitmeseydin be dinmeyen hasretim! Zaman bişeyi geçirmiyor burda. Sensiz geçen her saniye daha bir sen olup,seni özletiyor bana.
Sevgili! Sakın ayrıldık diye bana verdiğin sözleri unutma olur mu? ‘Kendine iyi bak’ Ben bendeki sana hep iyi bakacağım sevgili. Yediklerine dikkat et. Uykunu güzelce al. Bilirim dünyanın en güzel gözleri uykusuzluğa dayanamaz çünkü… Bir şey daha var be sevgili:” ÇOK ÖZLEDİM… SADECE BİL İSTEDİM…”