Duymayan kaldı mı bu başlığı, özellikle son yıllarda? Kimimiz tatildeyiz kimimiz inzivada; kimimiz uzağız kimimiz yakın ama uzak. Artık bayramlar ufak bir tatil kaçamağı fırsatı oldu, kabul. Ama bazen, bunlar değildir bayramın tadını kaçıranlar, eski bayram tadını vermeyenler.
Öyle hayatlar vardır ki, bayramlarda ne tatile gidenler eleştirilir ne de inzivaya çekilenler. Onlara can kurbandır. Evet, o bahsettiğim bazı hayatları yaşayanlar da isterler herkes bayramın değerini bilsin, ziyaretlerini eksiksiz yapsın ama bu başlıca gündemleri değildir. Nasıl olsun ki?
‘O bazı hayatlar’ dediğim hayat, ailesinden birini ebediyete uğramış olanlardır. Düşünsenize iki, üç ya da bilmem kaç bayram önce elini öptüğü anne ya da babasını ebediyete uğurlayanı ne kadar düşündürür ki bayramda tatile giden? El öpmek yerine mezar taşını okşamaya gideni ne kadar ilgilendirebilir ki?
Çok değil, üç sene önceydi bayramda kaçanları eleştirdiğim zamanlar. ‘Hepi topu üç gün’ derdim bayramı tatile çevirenleri gördükçe. Halbuki ne var bunda, ‘herkesin hayatı kendine’ diyorum artık. Düşüncelerimi değiştirmemde üç yıl önce babamı ebediyete uğurlamam yatıyor. O gittikten sonra, eli yerine mezar taşını öpmeye başladıktan sonra değişti düşüncelerim. ‘Kim ne isterse öyle yapsın bize ne’ modundayım artık. Çünkü öğrendim her şeyi kafaya takmamayı, kişisel doğrularımla genele hikaye okumamam gerektiğini. Artık biliyorum, nasıl ki benim bakış açım hayati bir sınavla değişti, herksin de kendince bir sınavı, bir düşüncesi gayet tabii olabilir.
Bayramlara gelince, hiçbir bayram tatili, bir büyüğümün elini öpmekten daha çok doyuramaz beni. Tatilse en güzelini, en huzurlu olanını bilirim fakat bayramda arama girmesine izin veremem büyüklerimle. Çünkü bilirim ki, bayramda öpecek bir elim olmazsa, daha sonra yapacağım o tatilin de bir anlamı ve keyfi kalmaz. Önce ailem, büyüklerim ve daha sonra onların varlığının verdiği güç ile yapılacak bir tatil.