Bu yazımda Ö.Z.A.Y ilkeleri diye kısalttığım Ötekisiz Zulümsüz Aşırılıksız Yaşam prensiplerini güncel yaşamın sorunlarına uyarlayarak insan haklarını kağıt üstündeki bir şey ötesine geçirme idealimi kademe kademe sizlerle paylaşacağım. Önceki yazılarımın aksine teoriden ziyade pratiğe odaklanacağım bu yazımda kimsenin kimseyi kimseye göre tavize zorlamayacağı bir özgürlük ikliminin demokratik ve toplumsal zeminininin kurulma ihtimalini gündelik örnekler eşliğinde araştıracağım.
Ötekisizlik: Hayali Hizipler için Gerçek Kalpleri Kırmamak
Yüzde 99’u aynı dine inanan bir ülke olmakla övünen insanlar görmektesinizdir. Aynı yüzde 99 bu dine değil başka bir dine inansaydı o dine inanmakla da övünmeyecekler miydi? Her dinin kendince övündüğü değerleri yok mudur? Tüm dinlerin kendisine inanmayanı kafir gördüğü ortamda hepimiz bir başka dinin kafiri değil miyiz? En üstte dini sora milliyeti sonra yöresel değerleri koyarak yukarıdan aşağı bir değerler hiyerarşisi kurduğumuzda her kademede birimizi diğerimizden uzaklaştıracak bir başka farklılığın altını çizdiğimizi görmüyor muyuz? Tüm dinlerin tüm inançların tüm anlayışların tüm geleneklerin baş tacı edildiği ama tüm bu farklılık ve çeşitlilik skalası içerisinde ortak günahın ötekileştirme ve dışlama olduğu bir dünyayı kurmak bizim elimizdedir.
Zulümsüzlük: Yaraları Merhametle İyileştirmek
Kadına erkeğe çocuğa doğaya hayvana kamu malına ve nice başka maddi-manevi değerlere nice fiziksel ve anlamsal saldırılar yapıldığını her gün haberlerde öğrenmekteyiz. İnsanlığı ölen dizi kahramanlarının ardından gazetelere vefat ilanı verdirip hayatını kaybeden süper kahramanların ardından sinema salonlarında hüngür hüngür ağlatan bir çarpık anlamlar ağının ölen gerçek insanlara duyarsız donuk ruhlu bir kamuoyu yaratmış olabileceği gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor. Artık şişkin egoların eşliğinde örülmüş hayali gündemler ağından sıyrılıp gerçek insanların gerçek gündemlerini duru ve diyaloğa açık sakin kafalarla irdeleyebilmemiz gerekiyor. Aksi takdirde bunu bizim yerimize tarih hiçbirimize acımadan kendi başına yapabilir.
Aşırılıksızlık: Kenara Kıyıya Köşeye Savrulmadan Ortada Buluşabilmek
Her çağın kendi içinde baskın karakteristik herşeye sızmış zamanını domine etmiş değerleri vardır. 1930ların aşırı solcu düşün ikliminde aşırı sağa savrulmuş 2030lara dönebiliriz. Zira yukarıdaki görselde belirttiğim üzere insanlık tarihinde düşünce iklimi tasın içindeki bir bilye gibi bir aşırılıktan onun tam zıttı yöndeki bir aşırılığa savrulup durmuş ama eninde sonunda sağduyu tasının ortasında bir yerlerde durulmuştur. Avrupanın İslamofobya Doğunun Laiklik Karşıtlığı Kuzeyin Göçmen Düşmanlığı Güneyin Medeniyet fobisi derken dünyanın her köşesinde ayrı bir gettolaşma marjinalleşme ve kendini dışa kapatma eğilimi görülmektedir. Bu da aşırılaşmayı arttırıp makul noktada buluşmayı zorlaştırmaktadır.
Yaşam: Yaşatmadan Yaşanılmadığı Gerçeğiyle Yüzleşmek
Her kötülük önce o kötülüğü edeni vurur. Diktatörlerini sonu ya idam ya intihar olurken teröristler ahını aldıkları kitlelerin dilediği şekilde en acı sonla hayata gözlerini yummuştur. Mafyalar katiller suç örgütü liderleri arasında sonu ibretlik şekilde olmayanların sayısı yok denecek kadar azdır. Alınması gereken ortak ibret insanın insanla insanca yaşaması gereğinin tartışılmaz bir gerçek olduğudur. Muhakkak her birimizin diğerinde benimsemeyeceği ya da destekleyemeyeceği değerleri olabilecektir. Ama farklılıkları kaos sebebi görmek yerine tahammülü arttırma fırsatı olarak görmek insanlığın demokratik birikimini ve sağduyusal hassasiyetlerini arttırmaya imkan tanıyacaktır. Herkesin herkesi kendisi olduğu için sevebildiği güzel günlerde görüşmek dileğiyle hepiniz sağlıcakla kalın…
1 comment
İyi Geceler DR. Muhammed Barkım Canlıoğlu Hocam!
İlkeleri ve İnsanlığın Güncel Durumu başlığı altında topladığınız makalenizi ya da yazınızı ilgi ile okudum. Çoktandır böylesine duyarlı içten bir makale okumadığım ifade etmeliyim. Cümlenin “kimsenin kimseyi kimseye göre tavize zorlamayacağı bir özgürlük ikliminin demokratik ve toplumsal zemininin kurulma ihtimali” içten ve güzelliği iktidarı elinde bulunduranlarla, insanlığı sizlinde ifade ettiğiniz gibi dinler adına yapılan kodlamaların; erbaplarının kavrayacağını düşünmek akla ziyan değil mi?
Ben diyorum ki bizi örf adet, din, gelenek görenek adına kotlayan , güç insanlıktan nasipsiz, makam mevki, paraya pula secde eden allahsızlar dersem beni ayıplamayın.
Zira taaa ilk çağlardan günümüze, toplumu avuçlarının içine almak isteyen egemen güç her nedense, parçala böl yönet ilkesini hiç elden bırakmadılar. Bu ilke hem emperyalist para babaları hem de uluslar arası güçlerin maşası olmayı içine sindiren, ana sermayesi, ilkesizliği ilke edinmekten geçiyor.
Muhammed Hocam, Dr. Joe Dispenza diyor ki “DÜŞÜNCE ZİHİNDE DEĞİŞİR” Biz bırakın düşüncemizi değiştirmeyi, kanımızı emen sülükleri bile cildimizden söküp atamıyoruz.
Anlamlı yazınız bana bunları düşündürdü ve paylaştım.
Sevgilerimle.