Ülke olarak bölündüğümüz, ayrıştırıldığımız, ötekileştirildiğimiz, hedef gösterildiğimiz ve gittikçe yalnızlaştırıldığımız bu günlerde Bodrum’a yolum düştü.
Bodrum’a indiğimde ilk insanların gözlerine baktım. Sokaklarda, etrafımda, kafelerde, barlarda gördüğüm o gözler geleceğe bakıyordu ve umut doluydular. Onlar Bodrum’un gözleriydi ve bir mektubun gözleri gibiydi. Umut dolu ve her açtığında kapanmayan ‘katlanan’ gözlerdi. Katlanan ve vardığı kişinin gözlerinde açılan bir mektup gibi.
Bitez’e yolum düştü. O sakin koy Bitez’de beach club’ta iki kardeşin yüzme serüvenine tanıklık ettim. Ağabey ve kız kardeşinin dayanışması gittikçe kutuplaşan ve bölünen halkın ihtiyacı olan duyguyu anımsattı. Ağabeyi kız kardeşinin deniz gözlüğünü taktı, yüzmesine yardımcı olması için beach club’tan köpük istedi ve sonra Bodrum’un soğuk sularında yüzmeye çalıştılar.
Ara ara kavgaları da oldu.
Ama O kardeşlik duygusu yok mu? Ülke olarak ihtiyacımız olan en önemli duygu.
Bir gün kale etrafında dolaştım ve sonra uzaktan izlemeye koyuldum. Bodrum kalesinin içini değil artık dışını koruduğunu gördüm. Akşam saatlerinde sahile demirleyen yatları ve gemileri gördüm. Bana mavi bir özgürlüğü anımsattı.
Tekneyle dolaştığım koylarda en çok Akvaryum koyunu sevdim ve ilk defa sevdiğim bir denizin balığı değil suyu olmak istedim.
Lacivert deniz eşliğinde bir günbatımı gördüm Bodrum’da. Özgürlüğün ardındaydı. Ulaşmak istedim.
Bodrumda ki izlenimlerimden sonra insanların neden Alaçatı’ya akın ettiklerini anladım. İzlenimlerim Bodrumluları yalnızlaştıran şeydi. O şeyin adı turizmdi. Turizm nüfus olarak kalabalıklaştırsa da kültürel olarak Bodrum’u yalnızlaştırıyor. Örneğin deniz kenarında nargile içen turistler gördüm. Bence Dünyanın en saçma şeyi. Ancak turizmin getirdiği olumsuzluklara rağmen, gerçek Bodrumlulara sorduğum her sorunun samimi cevabını aldım.
Havasından mı suyundan mı denir ya, yaşadığı onlarca olaya rağmen sanırım suyundan güzelliğini koruyor Bodrum. Çünkü bu iktidar baskısı altında çok şey kaybetti Ege. Bodrum’da en başlarda gelir. Ancak, hani her sıkıştığında fıtrat diyor ya. O’nun fıtrat değil kontrat olduğunu bilir Ege’nin Bodrumlusu.