Geçen hafta, Çanakkale zaferi kutlamaları nedeniyle, kısa bir reklam arası verdik. Siz reklam arsında gezinirken Ada’da neler yaşandı neler.
Zaman su gibi akıp gitti.. Doruk Ada’ya geleli sekiz ay, göz açıp kapatıncaya kadar geçti. Ne zaman geldi, ne zaman geçti o farkında bile değil!
Öğrenciyken bir sömestre arası bile bitmek bilmezken, Ada’ya geldiğinde sararıp dökülen yapraklar, şimdi yeniden yeşerdi.
Ada’nın dağı ovası, bağı bahçesi kır çiçekleriyle bezeli. Çayır çimen diz boyu yem yeşil ot!
Deniz suyu ısındı.
Halk hafta sonları plajlara akın ediyor.
Ege’nin serin sularında kulaç atıyor.
Hem denizin keyfini çıkıyor, hem de haftanın yorgunluğunu Deniz’le paylaşıyor.
Sıcak kumların üzerine, uzanan uzanana. .
Jandarma genel Komutanlığı, personel atamalarını genelde mayısın ilk yarısında yapar ve yayımlar. Bu yıl da atama prensibi ya da kuralı değişmedi.
Tabura 1 yıl için gelen bütün personel değişik illere atanması yapılmıştı.
Doruğun bahtına Bolu İl’i çıktı.
Hani Bolu beyinin, at seyisi Yusuf’tan; kendisine yaraşır bir tay bulmasını istediği, Yusuf’un Beyin istediği nitelikte iki zayıf tay bulup almasıyla gelişen ve Ruşen Ali’nin babasının gözlerine çekilen milin intikamını almak için gidip yerleştiği filmlere konu olan Bolu’ya.
Doruk, Bolu’yu duyunca aklına, Çamlıbel takıldı.
Köroğlu’nu hatırladı.
Ayvaz’ı düşündü. .
Ve gözlerinde daha önce izlediği Köroğlu filmi canlandı. Hüsnü Bala’nın gelin hamamından kaçırılışını hayallerken gülümsedi.
Sonra dudaklarından; “Benden selam olsun Bolu Beyi’ne, Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır, Ok gıcırtısından kalkan sesinden, Dağlar gümbür gümbür seslenmelidir” kahramanlık türküsünün sözleri dökülüverdi.
Hem Bolu’yu merak ediyor, hem de çamlı bel hülyası kuruyordu.
Kendi kendine söz verdi.
İl’e varıp göreve başlayınca, bir fırsatını bulacak Köroğlu’nun at koşturduğu o Çamlıbel’in suyunu mutlaka içecekti.
Doruk hayalleriyle yaşarken, Jandarma genel komutanlığı, bir emir daha yayınlamıştı. Foça J.Komando Okulu için personel istiyordu.
Doruk için bu iyi bir fırsattı. Bekârken komando kursuna katılmalı ve önünü açmalıydı. İstenmedik bir zamanda çağırırlarsa zor gelebilirdi.
Hemen personel şubeye gitti, gönüllü olarak komando olmaya talip oldu.
Her şey hızlanmıştı.
Onunsa aklında Helena’nın olanları duyunca nasıl bir tepki vereceği sorusu ve bu soruya vereceği cevabı arıyordu.
Bunları düşünürken aklına bir şeytanlık takıldı. Hafta sonu taburda nöbeti vardı. Bu nöbet sıradan bir nöbet olmak yerine, not defterinde bir iz bırakmalıydı.
Nasıl mı?
Doruğun 4. Bl.’de görev aldığını daha önce yazmıştık. Dördüncü bölüğün ağır silah bölüğü olduğunu da biliyoruz. Atlardan da söz etmiştik.
İşte tam burada tavladaki yağız kısrak devreye girdi. Pazar günü öğle yemeğinden sonra, Tavladaki seyisten yağız kısrağı eğerlemesini istedi. Sonra üstüne atlayıp bahçelerin arasından kuzu limanı plajına kadar at sürdü.
Plaja vardığında, halk mayolarını giymiş, kimi kumların üstünde D- Vitamini depolarken, kimilerini de ege suları kucağına almış kollarında sallayıp duruyordu.
Doruğun gözleri kumların üstünde, Helana’yı aradı. Ne Helena ne de Yeni Mahalle kız ve kadınlarından kimse yoktu.
Doruğun hayalleri suya düşmüştü. Dizginleri topladı, geldiği yoldan geri döndü. Kuzu limanı Plajına gidiş dönüşle akşam erken olmuştu.