Arke bakteriler. Hep özendim onlara. Hiç kendilerini üzmüyorlar. Problem mi var, çek koruma kalkanını, dondur kendini, şartlar iyileşince dönersin.
Dün sabah dişim çok ağrıyordu. Dişçiye gittim çektirmek için ama beklerken bile nasıl ağrı… Benim ağrıyla baş etme şeklim şudur: Onu düşünme, ağrımayan organlarını düşün. Saç kökümden ayak parmaklarına kadar hisset ama bu diş ağrısını kesmedi, ağlıyorum parmaklarımı çıtlatıyorum ve çıtlamayan tek parmağımdan numaratör sesine kadar herşeye sinirlendim. Çekti dişimi, uyuşukluğu geçti ve hala enfeksiyonlu olan dişim yine ağrıyordu ama çok şiddetli değildi.
Dün akşam onunla uyuduk. Arkadaşça sadece uyuduk. Gözlüğümü çıkardım, göbeğimi içime çektim, burnumu elimle düzelttim, yanaklarımı ve kalçamı sıktım. Sanki umrundaymışım gibi. Çirkinliğimden utandım, saklamaya çalıştım ama nasıl boşuna bir uğraştı. Dümdüz tavana bakar pozisyonda uyudu. Ne kolu koluma değdi ne de yüzü yüzüme bakıyordu. Aramızda yastık yoktu ama kocaman bir duvar vardı. Nefesini, yutkunma seslerini duyuyordum da yüzüme çarpmıyodu. Sırtımı döndüm, elimi göğsüme koydum çünkü kalbim öyle atıyordu ki yatağı sallıyordu. Farkında olmadan dişlerimi sıkmışım, canımın acıdığını farkettim.
Onunla konuştuk, dedi ki ‘yanağın şişmiş’ başımı salladım evet anlamında. ‘Bu sabah dişimi çektirdim’ dedim. ‘Acımıyo mu?’ dedi. dedim ‘acıyo’. öyle umursamaz dedim ki hani nerem acımıyor ki der gibi.
Şimdi bu arkelerden girdi, diş dedi, aşk acısı çekti de eee? ben dün sabahki 4 saatlik acı ve gece ki uykusuzluğum bedelinde bir şey öğrendim. O hep özendiğim arke bakterilerin sırrını çözdüm. Hayat zorladı mı beni, bişeyler ters mi gidiyor? Boşa al! Bu hiçbirşeyi iyileştirmez ama kötüleştirmez de.
Atalarımız buna zamana bırak su akar yolunu bulur demişler.