Sağ mı sol mu ? ve bu bir seçim mi ?
Hayatınızda kendinize ya da bir başkasına sorduğunuz ilk soru neydi hatırlar mısınız? Hatırlamaz iseniz de üzülmeyiniz bir soru başka bir soru sormanıza yol açıyor ve cevaplancak bir sürü soru içinde buluyorsunuz kendinizi.Kimisine hemen cevap verebiliyor ancak kimisinin cevabına ise ömrü hayatınız yetmiyor.
Benim sorum da öyle bir soru. Doğduğumda böyle bir kavram vardı muhtemelen ben ölürken yine olacak.yaşayan insanların kimisi ne olduğunu anlayamadan ölecek kimisinin ölümünü ise bu sorunun cevabı hızlandıracak.
Sol nedir? Solculuk, sosyal eşitsizliği kaldırmak isteyen, maddiyatın ve sosyal adaletin eşit dağılımını destekleyen siyasi bir kavramdır.
Peki sağ nedir ? Sağcılık, toplumsal hiyerarşiyi veya toplumsal eşitsizliği kabul eden veya destekleyen siyasal duruş veya etkinliktir
Bu tanımlamalar benim bireysel düşüncelerim değil ansiklopedik tanımlamalardır.
Bakıldığı zaman Sağ ve sol isimli siyasal kavramlar Fransız devrimi zamanında, ayrı görüşteki siyasetçilerin Fransız parlementosunun sağında veya solunda oturmalarından esinlenilerek oluşturulmuştur.Yani bakıldığı zaman birbirinden uzak gibi gözünsede birbirinden beslenen tez-antitez mantalitesinde şekillenen iki siyasi akımdır.siyasi akım diyorum çünkü yıllar geçtikçe kendilerine sempatizan gruplar toplamışlardır.ve her yeni doğan çocuk bu iki grup arasında seçim yapmaya zorlanmıştır.
Olaya farklı bir yerden bakmak gerekirse bir insan her nasıl doğduğu zaman dinini ,ırkını ,anne babasını seçemiyorsa;doğuduğu toplumdaki siyasi görüşten etkilenmekten de kendini alıkoyamıyor.Her ne kadar buna karşı çıkacak insanlar olsada,bir taze beyin dünyaya merhaba dediğinde anne babanın da katkılarıyla bir bilgi yüklemesi aşamasına geçiyor.Önce bize onlar açısından doğruları ve yanlışları öğretiyorlar.Ama bu doğru ve yanlışlar büyük ihtimal ne anne ne de baba tarafından sorulanmış olup ,kendi anne ve babaları öyle yapmalarını istedi diye yapmış ve o kuralları kendi değerleri haline getirmiştir. Kendimden örnek vermek gerekirse, ben altı yaşıma kadar her ne zaman ters dönen bir terlik görsem ,ilk işim onu düzetlmek oldu.Bu bir simetri hastalığı değildi,bu bize rahmetli nenemin söylemiş olduğu:’’oğul eğer o terlikleri düzeltmezsen büyük günaha girersin’’deki korku dolu tecrübeydi.Ne zaman ben kendimi tanıma yaşına eriştim olayları sorulama olgunluğuna adım attım,işte o zamandan sonra ne o ters dönen terliği çevirmekle uğraştım ne de diğer dogmatic kurallarla.Keza bizim daha uğraşıcak daha ciddi sorunlarımız olmalıydı.
Yukarıdaki bahsettiğim gibi ailemiz bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğertirken bize kendilerinden birşeyler de katarlar.Bu doğru ya da yanlış ama doğal süreç bunu gerektirir.Ve bu süreçte biz onbeş onaltılı yaşlara geldğimiz vakit bir ayrım sürecine gireriz.Çünkü aile ortamından yavaş yavaş uzaklaşmış ve kendi arkadaş çevremizi kurmaya başlamışızdır.Ve bu arkadaş çevresinde her türlü konu konuşulur.Bunun belirli bir konu aralığı olmaz.Cinsellik,futbol,siyaset,okul dersleri vs.Ve siz bu sohbetler sırasında kendi yorumunuzu da yapmalısınızdır arkadaşlarınız arasında etkisiz eleman seçilmemek için.Ama bu yorumlar neye göre olur.İşte asıl soru da budur işte,bizi biz yapan değerler nasıl meydana gelir.
Bir solcu aileden büyüyen bir genç deniz ismini yasinden,mahir ismini alperenden,nazım ismini necipten fazla duymuştur ve doğal olarak başka bir ortamda bu isimlerden fazla duyduğu aşina olduğu isim aynı zamanda ona daha yakın olan isimdir.
Bir sağcı ailede büyüyen bir gençin kulağı da bağlamadan çok def’e yatkındır.
Bunu biz seçmeyiz,bu bize mecbur bırakılan bir yoldur.ve o yol yürünecektir.Her ne kadar bu cümle korkutucu gibi gelsede çoğumumuz bu durumdan şikayet etmeyiz,çünkü daha teori bile olamayacak şeyleri biz ilk duyduğumuzda biz kendimize kanun haline getirmişizdir.Ve bu anlayışla yaşayıp öldüğümüz için hep bi taraflar eksik kalmıştır.Eksik kalmıştır diyorum çünkü hep bir taraftan bakarsınız olaylara,bazen haksız olsanız bile kendi tarafınızı ezdirmemek için üstünü kapatmaya çalışır belki de inkar edersiniz.İşte bu yanlış daha büyük yanlışlara götürür size.Müslamanım deyip de kafa kesen grupların yaptığı yanlış gibi,ya da atatürkü peygamber ilan edenler gibi.
Peki biz ne yapmalıyız?
Bizim hala bu kavramla uğraşıp tartışma konusu haline bile getirmemiz bile gülünçtür.Çünkü biraz okusak azıcık tarih bilsek bizim bu sorunları dağa doğmadan hallettiğimizi anlarız.
Yunuslar,mevlanalar,hacı bektaşlar acaba ne için dil dökmüşlerdir.ve ömürlerini ne uğruna feda etmişlerdir
Ve yazmın başında bahsettiğim gibi bizim bu iki kavramı aşıp daha ciddi sorunlarla uğraşmamız lazım.Eğer hala okula gidemeyen gençler varsa,okula gidip üniversite bitirse bile çoğusu işsizlik sorunu çekiyorsa,belki de en önemlisi birileri açlıktan ölürken birileri de obeziteden ölüyorsa inanın daha yapacak çok işimiz var demektir.
Hacı Bektaşın dediği gibi:’’gelin canlar,bir olalım ,iri olalım ,diri olalım’’
Bölündükçe yok oluyoruz dostlar,bizim yapmamız gereken ise yapıcı ve birleştirici olmak.
Evet siyasi görüşümüz olacak ve bir hayat felsememiz de.Ama bu bize anne babamızın kattığı şeyler değil bizim okuyup araştırmalarımızla olacak.Ve biz bilimin ışığında doğruya yöneleceğiz.Eğer hala taraf olmayan bertaraf olur diyorsanız size son sözüm:
Doğrunun tarafında olmanızdır.Doğru ne size ne de bana gore farklılık gösterir.Azıcık vicdan, azıcık akıl kafidir kardeşçe yaşamak ve mutlu olmak için ve hepimizi kucaklayan doğrulara ulaşmak için.