Alışıyorum biliyor musun? Tüm bu olanlara ve olacaklara, hepsine alışıyorum. Hayatım o kadar klasik ki, neyini anlatabilirim hiç bilmiyorum. Tüm yaşantım staj, okul ve ev arasında geçiyor mesela, sosyal hayattan öylece bir koptum ki, kim kimi seviyor, kim kiminle yakalanmış zerre fikrim yok. Koca bir gün çalışıp eve geldikten sonra başlıyor aslında her şey, her zaman giydiğim puanlı pijamalarımı giyiyor test kitaplarımı alıp masamın başına geçerek ders çalışmaya başlıyorum sanki istediğim üniversiteyi kazanabilecekmişim gibi. Kulağımda kulaklıkla çözdüğüm tüm sorular doğru çıkıyor ve şaşırıyorum o şaşkınlıkla bir yarım saat kadar ara veriyor televizyon izliyorum sonra yine kaldığım yerden devam. Arada annem bozuyor her şeyi tüm konsantrasyonumu tüm sessizliğimi ve kurmaya daldığım tüm hayallerimi sonra onu kıramıyorum ve gülüyoruz biraz. Beni mutlu görmek için yaptığı şeyleri görseniz siz de boynuna sarılırsınız, öylesine güzel, öylesine özel. Ve mutlu oluyorum bir süre çünkü annem var yanımda, anne demenin mutluluk verici yanını tadıyorum ya harika. Sonra hazır dağılmışken kafam, kalkıyorum yerimden makyaj yapıyorum, fazla ojem yok ama rengarenk oje sürüyorum. Çoğu kişinin yanından ayırmadığı telefondan bende de var bir tane Nokıa Lumıa 920. Sonra zor uğraşlar içinde telefonumu nereye koyduğumu buluyorum, instagram, twitter derken boş boş kurcalıyorum telefonumu. Sıkılıyorum hemen, saat zaten olmuş 1, ne yapsam bilmez durumda alıyorum elime kumandayı kanal kanal dolaşıyorum, yok! Beni saran, ilgimi çeken hiçbir film, hiçbir dizi yok o saatlerde! Sonra bir çare yatıyorum, uyurum sanarak, o da olmuyor zaten; o kadar çok hayalim var ki çok da lüks olmayan evimizin, çok da lüks olmayan tavanında hayallerimi oynatıp duruyorum. Burcum zaten oğlak gözyaşlarımı tutabilmem mümkün değil zaten, akan gözyaşlarımı ellerimle silip devam ediyorum hayallerimi izlemeye kaldığım yerden. Zamanı durdurabilene aşk olsun hele, saat olmaz mı 3, dön dolaş derken uyuyorum. Şiş gözlerle kalkmak nasıl bir halse öyle kalkıyorum işte sabahları, sonra aynı şekilde en baştan devam…
İşte böyle böyle alışıyorum yalnızlığa, rutinliğe. Sonra hiç alakadar olmadığım birileri geliyorlar ve bana çok sıkıcı olduğumu söylüyorlar, gülüyorum. Şen şakrak gezmeye, gülüp eğlenmeye vaktim var da ben gezmiyorum sanki, susuyorum çünkü birilerine laf anlatmak birilerinden laf anlamaktan daha zor, anlatamıyorum. Haydi diyelim vaktim var, parayı sen mi vereceksin? İyice susuyorum ve her gece yaptığım aynı şeylerin arasına ya herkes beni rahat bıraksın diye dua ediyorum ya da biri beni bu sahte sadelikten kurtarsın diye yalvarıyorum, tüm her şey bunlardan ibaret…