İyi yanından bakacak olursam gitmeme izin verdiği için müteşekkirim Tanrı’ya. Kötü olan şu ki; kiremit saksıda, susuzlıuktan kuruyamayan fakat yeşerme ihtimali olmadığı için acı çeken tırtıl çiçeği gibi gitmek isteyip de gidemeyen milyonlarca insan bakacak ardımdan.
Hangi huyumdan nefret etmem gerektiği konusunda çelişkilerim var. Sanırım birden fazla keşke olmasaydı dediğim kötü yanım. Halbuki değiştirmek elimdeydi hayatımda olup biten çoğu şeyi. Pişmanlığım da gelecek değil mi benimle? Öyle ya benim olan ne varsa beni takip edecek varlığım yerini bir kayaya bırakana kadar.
Nasıl evcilleştiriyor insan bu kadar berbat duyguyu birbirinin ardı sıra? Çok mu uzun sanıyoruz yaşanılacak güzel şeyleri? Bitmeyecek mi sanıyoruz avuçlarımızdaki sıcaklık? Kendimizi ne sanıyoruz parlak takım elbiseler içinde? O kadar çok şey sanıyoruz ki kendimizi galiba Tanrılar’ı unutmamızı sağlıyor sanrılar.
Okuduğum hiçbir kitap söz etmedi karanlıkta yaşam olup olmadığından. Belki de doğru kitabı okuyamadım bu zamana kadar. Bundan sonra da okuyacak pek vaktim olmayacak sanırım. Bekleyip görmekten başka çarem olmamasıdan daha kötü olan şey, bekleyip göremeyecek olmamı görecek olmam. Yani şartlar ne olursa olsun güneşe pek yakın olamayacağımdan eminim. Kendimi buna hazır hissetmiyorum. Kendimi hiçbir şeye hazır hissetmiyorum. Bir şeye hazır hissetmek de istemiyorum.Uzanmak istiyorum. Haddinden fazla uyumak istemiyorum. Koşmak istiyorum kendi terimden iğrenene kadar. Yuvarlanasım var midem bulanıncaya dek. Canım bunları çekiyor şimdilik.
Aşka inanıyor olmamın ne gibi bir etkisi olabilir ki bundan sonrası için yaşanılacaklara. Daha önce yaşadıklarım aşk olduğunu nasıl ispat edecek bundan sonra yaşayamayacaklarıma? Yaşamış olan kişiyi sayarsak en az bir kişi şahit yaşadıklarının aşk olduğuna. Peki ya aşk yaşanılamayacak olansa? Nereden bilecekler aşkın yaşanılamayan da olsa yaşıyor olduğunu?
Hangi penceren bakıyorum dünyaya bilmiyorum. Galiba çok geç kaldım aralamak için perdeleri. Neden hep camlardan sızmasını bekledik ki güneşin? Kendimizi güvende hissetmemiz için camdan değildi kapılar. O yüzden hiç basmadı zilimize gün ışığı. Anlatmaya çalıştığım tam da bu işte. Ölmek istemiyorum. Kapıları camdan evler istiyorum. Kırılmasından korkmadan uyuyacağım düşler istiyorum. Bir bayram sabahı güneşi en sevdiği papyonuyla kapımda görmek istiyorum.
Yaşamak başlı başına öykü. Sadece yaşanılanları anlatması için ayrı bir ömrü olmalı insanın. Nereden geldiğimizi bilmeden nereye gideceğimizi hiç öğrenemeyeceğiz sanırım. Korkuyorum. Herşey camdan olsun istiyorum…
Mehmet Deniz Yılmaz