Aklımın kaldırımına oturup saatlerce şarkılar mırıldanan sen… nefesimin tezgahında bir gülüşün için sattığım mutluluklarımın yolunmuş çiçekleri sen… kapattığım gözlerimin ezberlediğim yüzünde bir daha parıldamayışı sen…
Her şey ve herkes sen… zaferlerimin mizacı, bitenlerin içyüzü ve bir daha bana kalmayışı; seni sayıklayıp sana kalmayışım… damardan aldığım aşk serumumun kalbinde yaşanmayışı; sen…
Unutmadım. Hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir an. Sartre, hiç’in varlığa kazınışını bende sen diye kalbime kazıdı. Hiç’in olsam da ben seni hiçbir zaman unutmadım. Sen diye ölüşüm sen, sen diye yaşadığım sen; karanlıkta kalıp aydınlık diye beklediğim sen…
Bir ben yollarında bir sen vakti ötüyor. Kuşlar, hayat onlara hep gökyüzü sanıyor bu yüzden. Ah… senin yüzünden. İşte böyle sevgilim; unutmadım, bana bir günah gibi bile gelmeyen sen… hayır işlerim, sevaba seni işlerim diyerek bekleyip cehennemin kapısı bile olmayan sen… cennet saflığında günah çerezi olan sen…
Nereden baksam dünyaya ve nerede görmesem kendimi; orada beklediğim sen… ninnisi uyutur beni sensizliğin; ve her gece, uyandığımda aklımın kaldırımından koşarak kalbimin bankına oturup çekirdek çitleyerek bir başka aşkın süresiz yayınını izleyen yine sen…
Ne çok sen biriktirdim sana; bir bilsen… Tüm felsefeciler bir araya gelerek varlığı sende araştırdılar, kalbimin sensizler sözlüğünde lügatın dipsizliğine kahrolası aşkı sığdırdılar. Yine de tekil tümel üzer gider karmaşasında senin bana kattığın şu yaşamakta olduğum bin aşk tanrılığını bir Tanrı’nın yarattığı umuda koyamadılar.
Sen; martıların kapalı çenelerinde geveze ötüşlerine ilham olmuşsun kargaların, yemişler bu yüzden senli yaşamımı. Ah… ahından tutanak tuttum; yakamı bırakmadı varoşlardaki kalbimin sana aşk diyenler kahvehanesindeki sen güzergahı…
Dilara AKSOY