seyre dala istanbul’u,
o bana bakmış ben ona
ağzımız bıçak, iki ucunun arasında bir ayrım, zülfikar,
açmaz gözünü, görmemek için kendini gözümde,
nefes almaktan bile korkak, ceylan,
tabularını atsa bir kenara, vahşi,
ana baba dinlemese de koşsa yanıma, yar
başkaları baksa kapıdan, fahişe,
o kadar aşık, o kadar yorgun ki yüreği
teri göz yaşı gibi gelir,
gözünün yaşı yüreğinin teridir oysa.
işte böyle sen seyre dalarken istanbul’u,
böyle aşklar doğar.
kimileri biter.
kimileri ise başlamadan küser, gider.
gözüm yorulur, kapanır
istanbul izler beni bu saatten sonra
nasıl her akşam sana baktığımı aşkla