Üşüyordum. Ama soğuktan değildi bu. Anlam veremediğim duyguların, beni benden alıp götürmesini izlerken, ısıtan bir şey kalmaması üşütüyordu beni. Hislerim, yavaş yavaş benden sökülüyordu. Ve bunları yerine dikmeyi becerebilecek kabiliyetim yoktu. Aslında, onun için gereken iğne ipliğim bile yokken dikmek, düşünmem gereken son işti.
Gerekenleri bulamıyordum. Hangi çekmeceye, hangi kişiye el uzatsam ya geri çevriliyor ya da elimi sıkıştırıyordum. Ben dikemedikçe sökük büyük bir boşluk halini alıyorken, ardımda bıraktıklarım da girdaba kapılmış gibi peşimden sürükleniyordu boşluğa. Benim boşluğum, uçurumdu. Sonunda beni bekleyen tek bir sonuç vardı: Ölüm. Sökükten ve boşluktan ebediyen kurtarabilecek tek şey.