Uzun bir yolculuk her zaman insana iyi gelir. Geçmişini düşünmesine, geleceğine yön vermesine yönelik planlar kurar durur insan. Arada bir de özler sevdiklerini geride bırakmanın verdigi hüzünle. Geçmişini düşünmek dedim ya ha işte o aslında özlemektir işte. Ne tuhaf kelime değil mi “özlemek”. Kocaman bir tılsımı var belirleyemedigimiz. Özlemek ister insan ona verilen psikolojiyle, yolculuk yapmak ister. O zaman bakarsak genel olarak özlemek yolculuğun aynısı durumunda. İkisi de tılsımlı, ikisini de aynı duygularla yaşarız farkında olmadan. Pek çoğumuz vakti geçirmenin derdine gireriz yolculukta özellikle de uzun yolculuklarda. Farkında olamayız içinde bulunduğumuz tılsımın. Lakin gece çöker, radyodan hüzünlü Sezen Aksu çalmaya başladığı vakit ayak tırnaklarımızdan saç köklerimize kadar alırız o bilinmez tılsımı. En çok istediğimiz andır belki de bu durum, en muhteşem hislerin coştuğu yolculuk anıdır. Sol yanımız garip bir his içerisine girer.
Peki neden? Bilinmez .