Kara bulutlar doldurmuş gökyüzünü
Yer gök “kurşun gibi ağır”
Ha patladı ha patlayacak bir sağanak yağmur
Buğulanmış camların arkasından izlemekteyim
Düşünüyorum bütün yaşamların gizemlerini
Umutlarımı hapsettiğim hastane koridorlarında.
Neden hep paramparça olduğumu düşündüm gecelerde
Boz bulanık tutkular
Suskun gülüşler
Buruk mutluluklar
Gecelerde hızla sonsuzluğa yürüyen insanların ne aradıklarını
Çocukların karanlıktan neden korktuklarını
Düşünüyorum tüm gecelerin gizemlerini
Ay ışığında, şehrin eski dar sokaklarında dolaşarak.
Yüreğini acılara bandırmış
Umutlarını gecelere sarkıtmış
Analarını,
Sevdiklerini,
Çocuklarını kaybetmiş hayatların
Yasını tutmak istedim.
Gezinirken ruhumun karanlık koridorlarında
İki damla göz yaşı aktı yüreğime.
Yanı başımızda ölen masum çocuklara,
Arkadan vurulan hayatlara,
Söndürülen umutlara
Açlıklara, sefaletlere,
çaresizliklere..
Merhem olmak isterim.
Kalkan olmak isterim zalimin zulmüne…
Dünyanın gizemini çözmek isterim.
Kardeşin kardeşten ne istediğini,
Katliam haberlerinde gezinerek.
Kör bir kurşun saplandı yüreğime
Soluğum kesildi;
Gördükçe zulümlerin,
Merhametsizliklerin
Kolu kanadı kırılmışların,
Gecenin derinliklerinde gezindiklerini.
Yine de bir sevinç yaratıyorum yüreğimde
Fırtınalarla dalaşıyorum
Umutlarını büyütüyorum içimdeki çocuğun
Gülümsüyorum ve duyuyorum
Güzel gülüşler var beni çağıran
Sabahın aydınlığı yakında.
Yaşamın tüm gizlerine mutluluk dolacak
Şöyle ya da böyle
Gülümsüyorum;
Gizlerini çözmek istediğim yaşamlara…
Tuncay BÜYÜKDİŞLİ