Türkiye’de yayıncılık sektörü ne durumda? Kitap yayınlama süreci nasıl? Kitap yayınlamak kaç para? Bu ve daha fazla sorunun cevabı içeriğimizde.
maliyet ve telif
bir kitap ciddi paraya mâl olur. ciddi dediğim çok değil, ama kârlılık açısından ciddi. 1000 adet basacağınız 200 sayfalık bir kitap, vergi kaçırmıyor vs iseniz, grafik tasarım, baskı maliyeti, kağıt maliyeti vs ile size en az 4000 liraya mâl olur. bu kitabı 15 lira civarında bir fiyattan satabilirsiniz. yayınevleri dağıtımcılarla %50 çalışırlar. kdv mdv hesabına girmeyeceğim (basarken %18, satarken %8), kitaptan 7,5 lira yayınevine kalacaktır diyelim. bu paradan daha kdv ödeyecek, diğer gerçekleşen vergileri ödeyecek dikkat ediniz. kitap başına düşen maliyet 4 lira idi. kazanç 3,5 lira, vergisi mergisi hesaba katılmamış. bütün kitapları satsan edeceğin kâr 3500 lira; vergileri ve bandrol masraflarını nakliyeyi kattın 3000 diyelim. baskısını tamamen bitiren bir kitaptan 3000 lira kazacaksın.
kitabın çeviri olduğunu düşünelim. 1000 bastığına göre best-seller falan değil, ama çevrilmeye layık bulunacak kadar kıymetli bir eser. bir yayınevinin yurt dışı telif işlerini yaptığım için biliyorum, 500 dolardan aşağı telif ödemezsin. telifi flat fee kabul edelim, ekseriyetle piyasa değerinin %8’ini isterler, ilk baskıda 500 dolar avans alırlar vs. ama diyelim ki 500 dolar flat fee verdin 7 yıl için. ilk baskıda 4000 lira baskı masrafın var. 1880 lira telif ödedin yurtdışı yayıncıya. (banka havale masrafını falan da yansıtmadık yine) çevirmene en kötü şartlarda sayfa başı 7 lira verirsin, 1400 lira diyelim ona da. 7280 lira masraf yaptın. bunu kurtarmak için 18 lira yaptın diyelim kitabı, zira o boyutta bir kitaba 30 lira diyemezsin. yarısı dağıtımcıya, kaldı 9 lira. kitap başına düşen maliyet 7,28 lira. 1,72 lira kar edeceksin. hepsi satılsa, 1720 lira kar. ya da pahalı satacaksın kitabı; 20 liradan sattığını düşünsen 2720 lira. vergisi, bandrol parası şusu busu hala hariç. kirayı, çalışan giderlerini de yansıtmadım grafik tasarım hariç.
şu halde kitabı mütevazı satışlar yapacak bir yazara telif ödenmemesi gayet normal. hatta yazardan baskı maliyetlerini karşılamasının istenmesi de. yazar olmak istiyorsan, kendi imkanlarınla şan şöhret sahibi olamadıysan, ilk kitabının ne kadar satış yapacağı muallaksa, parasını isterler senden. parasını istemeyip, telif vermeye yanaşmazlarsa da çok şikayet etmemelisin.
elbette yayınevinin doğrudan satışları, dağıtımcıyı aradan çıkardığı satış kanalları vs de var. ama her türlü, 15 liraya satılan 200 sayfalık bir kitabın 1000 adet baskıyla getireceği kâr 5.000 lirayı geçmez.
hangi kitaplar kazanıyor?
evvela dini kitaplar kazandırıyor. sonra sen git aşk bana kalsın türünden kitaplar. ders kitapları, ingilizce kitapları, ingilizce sözlükler.
malum yayınevlerinin 100.000 baskıyla giren tuhaf kitaplarını görmüşsünüzdür. insanlar deli gibi okuyorlar bunları. alıyorlar.
bir de tabii kütüphaneler g.m. gibi devlet kurumları, aran iyiyse belediyeler, özel idareler kitaplarını toptan alıyorlar. bir iskonto belirliyorlar satış fiyatı üzerinden, ama bunun da nasıl belirlendiği değişiyor. (ben hiç o işe girmedim, tam oranları bilmiyorum) adam diyor ki 15 liralık kitabı 10 liradan sat bana, alıyorum 4 farklı kitaptan toplam 1000 adet. 10.000 lira gelir elde etmiş oluyorsun bir anda, baskı maliyetinin çoğu çıktı. küçük ve orta ölçekli yayınevlerini bu ayakta tutuyor ekseriyetle. peki bu alınan kitaplar ne oluyor? hiçbir halt olmuyor, okunmuyor, kitap olma işlevini yerine getirmiyor. yazarlarıma bu hakareti etmek istemediğim için hiç girişmedim o işe. işletmeleri ayakta tutalım, evet, ama o kitaplar boşa gidiyor? çoğu yerine ulaşmıyor, okuyucuyla buluşmuyor. (diyanet vs gibi yerlere kakalanan boş beleş kitapların kazandırdığı paraları duysanız dudağınız uçuklar.)
yazar ödüller, çevre, medya desteği yahut önceki hayatından gelen şöhreti vesilesiyle iyi isim yapmışsa tabii işler değişiyor. 50.000 basılan bir roman, ilk aylarında tüketiyor kendini. kitap başına 4 lira dahi kâr etsen, 200.000 lira oluyor ki her şeyi basit ve parametreleri sabit tutarak hesapladığımız için bunun çok üzerinde oluyor kâr elbette.
yukarıdaki senaryo nerede, 50.000 satan kitabın senaryosu nerede? bir uçurum fark ettiniz değil mi?
ünlü yazarın kitabı, bana salak gibi gelen kitlelerin yine bana aptalca gelen okuma alışkanlıklarına yönelik kitaplar (allah süper, lezbiyen olup annemle seviştim türü kitaplar), komplo teorisi kitapları, iyi bir reklam gücüne sahip yayınevinin kitapları iyi satar. bu sınıflarda olmayan “düzgün” bir kitap, ancak niş bir alanda, yoğun bir ilginin potansiyel olarak belirdiği konularda yazılmışsa şeytanın bacağını kırabiliyor.
yayıncılık yapacağım, nasıl bir yol izleyeyim?
önce şirket kuracaksın, bu şahıs şirketi de olur. sonra belli bir harç ödeyip kültür müdürlüğünden yayıncı sertifikası alacaksın. isbn ajansına kaydolacaksın. sonra bir matbaa bulacaksın. her kitap basmadan önce bir isbn başvurusu yapacaksın. o başvurudan alacağın isbn numarasıyla yayfed’den bandrol başvurusu yapacaksın. onu alabilmen için matbaanın matbaa sertifika no’sunu bilmen gerekecek, unutmayacaksın. kitap basılınca, bir dağıtımcı firmayla anlaşacaksın. onlara vereceksin, kitabın durumuna göre sana sipariş verecekler, çok giderse daha çok verecekler.
her kitap için yazarınla sözleşme, kitap yurt dışı telifine ihtiyaç duyuyorsa telif hakkı sahibi ile yaptığın sözleşmeye ihtiyaç duyacaksın, unutma.
yazarım, kitap yayınlatmak istiyorum, nasıl yapayım?
evvela şunu bil, çok emek verdiğin, ciddiyetle kaleme aldığın kitap, “türklerin yirmi milyon yıldır süregelen bir derin devleti var hacım” diyen kitap kadar ilgi görmeyecek. ikincisi yazarına 20-30, yayımcısına 150-200 bin kazandırırken, ilki sana masraf olacak sadece.
o yüzden önce popüler ol, sonra yaz. bir kitap yazacağım, keşfedilecek, patlayacak, okunacağım diyorsan unut. öyle bir şey yok: 2016 yılında 51 bin kitap basılmış. http://www.tuik.gov.tr/…haberbultenleri.do?id=24674 isbn alması gerekmeyen yayınlar var, onları katsan daha fazla. şimdi bu 51 bin kitabın yarısı gözden geçirilmiş baskı, piyasaya sürülmeyen başka amaçlarla basılmış kitap falan olsun. 25.000 yeni kitap çıkıyor demek her sene. bunlar arasından sıyrılman lazım. yayınevinin kitabını karlı bir iş olarak görmesi lazım. verdiğin emeğe, zamana değmesi lazım.
kendi ağın olsun, yazarlarla, okurlarla sürekli iletişim halinde ol. imza günü düzenlediğinde bir 50 kişi gelsin mesela en az. sosyal medyada duyurduğunda birkaç yüz kitap o ay içinde satılabiliyor olsun. o zaman bir şansın var. yoksa hiç girişme o işe.
o popülerliği nasıl yakalayacağım dersen, o bambaşka bir hikaye. onun da çeşitli “edebi olmayan” yolları var. memelerinin görünür olması, allah’la konuştum haberler iyi tadında takılan bir adam olman, edebiyat dergilerinin yapmacık ve asla edebi olmayan çevrelerinde tanınıyor olman… bunların hepsi birer etken.
yok, ben düşüncelerimi yahut edebi kurgumu kaleme alıyorum, düzgünce yapacağım bu işi dersen zor dostum, çok zor. ben nasıl yaptım? bir alanda önce yıllarca yazı yazdım, küçük küçük birikti, onu kitaplaştırdım, o “niş alan” sayesinde kitabım basıldı&satıldı. 5 yıllık bir süreç.
yayınevimden nasıl kar ediyorum, nasıl geçiniyorum?
asıl yaptığım iş başka, yayınevi bir yan iş kolu. masrafını çıkarsın, yeter diyorum. bir de tabii satacağına emin olduğum kitaplar basıyorum. yazarlardan para istemiyorum elbette.