Eğer bir ebeveyn küçükken hiç çocuk olmadıysa kendi çocuğuna sahip olduğunda onun için yetişkin sorunları üretir. Bu sorunları bilerek ve isteyerek oluşturmaz belki ama aklında kendine dair örnek bir çocukluk hikayesi olmadığı için çocuğunu yetiştirmeye, hatırlayabildiği en yakın zamandan başlar. Hiç çocuk olamamış bir ebeveyn büyük ihtimalle çocukluğunu kurban ederek inkar etmiştir. Zayıf ve yeni yetme çocuğunu karşısında gördüğünde ise o kurbanı tekrar hatırlayıp bu seferde kendi çocuğunun o dönemini inkar etmesini ister. Zira zayıflığı bu hayat için ölümcül olarak tanımlayan ebeveyn maalesef evrimin bu kuralını yanlış anlamıştır.
Kendi potansiyelinin daha ne olduğunu bile bilmeyen çocuk farkında olmadan başkalarının istediği gibi şekillendirmeye başlar hayatını. Sadece hayatını şekillendirse iyi, kendini de bir başkası üzerinden yeniden tanımlayarak ona ait olmayan duyguları ve yaşantıyı besleyip, ait olanları inkar ve isyan etme üzerine bir çocukluk inşaa eder.
Eğer bir ebeveynin küçükken çocuk olmasına izin verilmediyse ve eğer bu durumunu da farkedemediyse; kendi çocuğunu yetiştirme konusunda bir hayli sıkıntı yaşayacağı anlamına gelir. Tabi sıkıntının en büyüğünüde yetiştirilen çocuk yaşar. Bu döngü kırılmadığı sürece nesillerin birbirlerine aktarımı da bu şekilde sürer gider. Kendini ifade etme becerisi elinden alınan çocuk ifade becerisi kazanabilmek için başka yollar arar. Kâh davranış problemleri ile tatmin edemediği duygunun enerjisini saldırgan bir tavırla atmaya çalışır, kâh kendine otist bir dünya kurarak sosyal izolasyon sağlayıp geri çekilme yaşar.
Duyumsanamayan tüm acılar, inkar edilerek engellenmeye çalışılan bütün zayıflıklar, içimizde özdeş kimlikler yaratarak bir başkası üzerinden yeniden deneyimlemeye çalışılır. Bu durum ise empati yoksunluğunun belirtisidir. Her yoksunluk eksik olanın bir şekilde bulunup tatmin edilmesiyle giderilir. “Neden birbirimizi anlayamıyoruz ya da neden birbirimize kötü davranıyoruz?” gibi sorular sorulduğunda cevap olarak; Çünkü bendeki eksikliği ancak böyle tamamlayabiliyorum diyebilme cesareti gösterebilmek umuduyla…
Deniz gibi duru, güneş gibi parlak, gökyüzü gibi mavi ve bir orman gibi kardeşçe günler dilerim.
Ertan Yavuz icaforiz_