Alıp başını uzaklaşmak ister her insan.Sıkılınca,öfkelenince,kızınca…Gideceği yeri önemsemeden.Sadece tüm dertlerini ardında bırakıp uzaklaşmak ister bazen.Huzur hayatından milim milim azalmışsa,artık hayattan sıkılmışsa,sevdiği insanlar bile artık onun için bir anlam teşkil etmiyorsa,elma şekeri kıvamındaki hayatına gıda boyası katılmışsa eğer gitmek ister her insan.Bir papatyanın açışından,küçük renkli kağıtlardan,bir elma şekerinden mutlu olan insanı üzmüşseler eğer alıp başını gitmek ister.Ufacık bi çanta yeterlidir zaten böyle zamanlarda.Ağır olmamalı o çanta.Hayatın yükü,sıkıntısı kadar ağır olmamalı…
Şartlar olgunlaştığında,yani arkasında sevdiklerini,sorumluklarını bırakabilecek olanlar,bırakmayı göze alanlar ya da arkasında bırakabilecek bir şeyi olmayacak kadar şansız olanlar gider de…Ee peki ne değişir ki ?Kimsenin olmadığı bomboş bir yer olsa, tüm hayatımızı eksiksiz geçirebileceğimiz… Yine de gider misiniz ?Gidince her şey sorunsuz mu olacak?Gidince insan kendiyle beraber kalbini,beynini de götürmüyor mu? Kısaca gitmek bir halta yaramıyor.Belki bir süreliğine zihnimize yaptığımız saldıran,saldırılardan uzaklaşıyoruz ya da kafa izni gibi bir şey.Dinleniyoruz,kendimizi dinliyoruz.Çünkü insan kalabalıklar içinde kendini pek de dinleyemiyor.Ben şuna inanıyorum herkesin kalabalıklar içinde yalnız kaldığı anları var.İstediğiniz kadar sevdikleriniz yanınızda olsa da böyle zamanlarda sembolik gülümsemeler belirir sadece yanaklarımızda.Asıl sıkıntı,üzüntü yatağa başımızı koyduğumuz an başlar.Sahi neden hep akşamları dertler ağır basar?Günün verdiği uğraşlardan mı yoksa.Belki de insanlara karşı mutluyum rolleri yapmanın verdiği bir gereksinim,bilinmez…Çünkü kimimiz akıl hocası adı altında birine kalbimizin anahtarını vermiş,hayatımızın gardiyanı koltuğuna seve seve oturtmuşuzdur. Sahi sizin gardiyanınız var mı ?En çok ne sever o gardiyan?Kocaman gülümsemelerinizi hangi anda kısıtlar?Yaptığınız her şey hata mıdır onun gözünde?Ya da hep sonucu önceden mi der?Ufacık bir hatanızı da affetmez o gardiyan.En doğruyu,en mükemmeli o gardiyanlar bilir.Kimdir peki o gardiyanlar? Aslında hep kafaya taktıklarımız,ya öyle düşündüyse,ya böyle dediyse,ya beni ayıplarsa dediklerimiz.Ufacık bir olayda alıp başını gitme isteğide bundan kaynaklanır.Kendi hatalarımızı,kırgınlıklarımızı kendimiz affetsek tüm sorun ortadan kalkacak belki de.Ya da tüm bizi yıpratanları bir kefeye koyup tartsak,kendi yolumuza devam etmek için o tartıdan ne çıkarmalı ne eksiltmeli diye hesap yapsak hiçbir sorun kalmayacak belki de .Ben artık buna inanıyorum.İnsana yine iyi gelecek ya kendisi ya da kendi gibi düşünen birisi.
Çoğu zaman neden o,onlar beni anlamıyor,neden böyle oldu ki,neden böyle yaptı ki soruları beynimizde dolaşır hepimizin.Günümüzün belli zamanlarında düşünür düşünür kendimizi yeriz çoğu zaman.En çok bizi yanlış anlayanlara kendimizi anlatma gereği duyarız.Belki onları fazla önemsediğimizden bu ihtiyacı hissederiz.Ya da ne bileyim yanlış anlaşılma korkusu,yanlış bilinme korkusu.Bir düşünün bir kaza yaptınız ve kana ihtiyacınız var.Sizin için herhangi bir kan olsa olur denilmez. Sizinle aynı kana sahip biri sizin iyileşmenize yardımcı olabilir anca.Ya da sizin kan grubunuzla ortak değerlere sahip başka bir kan grubu.Anlatmak istediğim derdimiz,kızgınlığımız,kırgınlığımız,öfkemiz olduğunda anca kendi değerlerimiz bizi iyileştirebilir.Ya da bizim değerlerimiz gibi düşünen farklı bir kan grubu.Farklı bir düşünce sistemi bize iyi gelmekten çok ruhumuzu yıpratır,yorar.
İnsana özgü dertler,tasalar…Güçlü insanlar o dertden,tasadan dersini alıp yoluna dümdüz bakanlar.Bunu beceren insanlara baktığımda hep elalem’i gerçekten el-alem yani yabancı bildikleri için ,onların ne dediklerini önemsemedikleri için güçlüler.Diyelim ki elalemin ne dediğine bir yere kadar kulaklarımızı kapattık peki ya sevdiklerimizin ne düşündüğü?Ya onlar bizi yanlış tanırsa,yanlış yargılarsa.Eğer gerçekten seviliyorsanız yanlış yargılama olmaz bence.Gerçekten seviliyorsanız sizi sevenler gönlünün mahkemesinde hep sizi savunur.Dolayısıyla siz hayatın gardiyanlarıyla hayatınızı mahvetmeyin.Bırakın ruhunuzu size kan verebileceklere.Ufak tefek sıkıntılardan tutunda üst üste çığ gibi büyümüş dertlerinize kadar her şeyi sizi anlayanlara anlatın.Çünkü onlar sizi anlar,onlar sizi yargılamaz…
Yani benden size ufak bir tavsiye,evet belki çok zor hayatımıza bunu uygulamak.İlk başta herkes çok zorlanacak,belki yolun ortasında geri dönecek,ama her ne olursa olsun hayatımızın belli bir lahzasında dahi uygulasak tarifi mümkün olmayan bi mutluluğu var.
Haydi,şimdi hepimiz kendi gardiyanlarımızı yolumuzdan çekip,bizi biz olduğumuz için sevenlerle hayata yeni başlangıç yapalım.Dertlerimize,tasalarımıza sırtımızı dönmektense onlarla yüzleşip güçlü olmaya çalışalım.
Unutmamak gerekir ki bu dünya sorunların arkasına sığınıp üzülmek için çok kısa.
Dilan Büyükdeniz