Bir elimizde kazma ötekinde kürek kazıyoruz ürkerek
Akan kan un öğütecek bu acıya nasıl dayanır yürek
Kim bilir kaç kez kaç kanlı bıçaklı oldu Mu ile Atlantis
Şeytan girmese koynuna yutmaz Deniz sönmezdi ocak
Tarih unuttu acıyı elemi gömüldü gömüleli okyanusa Mu
Azgın sular karayı yutarken çırpınan bir can kurtuldu mu
Tutunacak dal aradı gözleri köpük köpük sular yutarken
Arkasından gözyaşı döken ağıt yakan cananı oldu mu
Evren var oldu olalı tarih kızılırmak gibi alkan akıyor kan
Anaların gözyaşı hiç kurumadı her zaman yaş kan revan
Olan hep geride kalana oldu çocuk yetim kadın dul kaldı
Görülmedi gidenin geri geldiği boş yere arama bulaman
Devran sular seller gibi akar geri dönmemek üzere gider
Alp dağı doruklarında gezen güneş’in çocukları ne derler
Her boy ve soya değişik efsane yazmış onu dinler tarih
Anneler üzülüp gözyaşı dökünce kadermiş ağlama derler
Killere kazınan çivi yazıları silindi kayboldu kara toprakta
Kızlı erkekli küçük çocuklar kurban edilip veriliyor Hak’ka
Değişti eski bildiklerimiz indi atomun altına kuantum fizik
Gönder bulutları Güneş ışık saçsın yürü sen aslan’lı yolda
Hayal’im işin ne Mu’da Atlantis’te İnka’da Eski Mısır’da
Gitme Sümer’e karıştırma Urartu’yu Aztek’e hiç uğrama
Uzaklaşma Anadolu’dan Ege’de su ısındı Karadeniz dalgalı
Kudurmuş okyanus açılma Ak Deniz’e en sakini Marmara…
Necati Kavlak