Gitmek, belki de bize bahşedilmiş en işe yarar şey. Bırakılmaya mecbur onca yaşanan şey, onca doya doya aldığını düşündüğün nefes, binlerce sevgi, tonlarca özlem..
Gitmek değil de gidebilmek asıl mesele. Şimdiye kadar neleri ardımızda bırakıp gittik.. Hangisinden gerçekten gidebildiğimize gelince konu, sadece birer müptelayız zamanda.
Geri dönüp baktığımızda hatırlamamak gerek bizlere. Anılar acıtır, bazıları anı değil pişmanlık, bazıları tebessüm, bazıları ise sadece birer boşluktan ibaret olan şu kavram yığını.
Ben sadece bir kez başaramadım gitmeyi. Gittiğimi sandım, gidememişim hala da gidemem. Yalnızca yanıldım, biraz da yanılttım.
Bir de benden gidenler var. Keşke giden yola çıktığında ardında bıraktıklarını da silip gidebilse. Ben sildim gidenleri zahmet olmasın diye, lakin söylemem gerekir ki yalnızca gitmeyi başaramadığım insan benden giderken silemedim onu. Sen bitti diyorsun ya arkanı dönüp gidiyorsun(!).
O işler öyle olmuyor işte.
Yaraları sarıp gitmen gerek, son kez beni sevdiğini söylemen, alnıma bir öpücük bırakman, saçlarımı koklaman bir sarılman bir de gülüşün.
Düşünsene, şimdi her şeyden gidip sana gelmek var, belki her şeyden giderken yolların sana çıkmasıdır: Bilemem.
Sonuç olarak yol bu uzun sürer. Adımlarım karışır belki.. Şaşırmış tümsekler, bulanmış çukurlar, uçsuz düzlükler dizili önümde belli.
Sorun değil.
Ben sana gelirim gelmesine ama ya sende bana gel ya olduğun yerde kal. Kal ki boğmasın özlem.