Yalnız kalınca hayatında bir şeylerin farklılaştığını, değiştiğini hissedebiliyorsun moruk. Kafayı yastığa koyup düşününce insan işin ciddiyetini sağlam kavrıyor. Kendi adıma konuşacak olursam ben fazla düşünen fazla takan bir insanım. Öyle ki kendi kendime konuşurken kendi sözümü kestiğim olmuştur. İç savaş derler buna. Kendini dışarıya barışçıl tanıtıp iç işlerinde halkıyla savaşan bir ülke misali..
İnsanoğlu genel olarak kendini haklı görmeyi sever veyahut haklı olduğunu düşünür. Ve bu durumda olduğunu bilmek yetmez bazen. Bunu idrak etmeniz gerekir. İşte bunu idrak ettiğiniz zaman hayat sizin için daha basit bir hal alır. Herkesin haklı olduğunu anladığınızda kendinizi haklı gösterme derdiniz olmaz. Sizin için eğer herkes haklıysa herkes aynı demektir. Herkesi aynılaştırabildiyseniz işte o zaman yalnızlığın kallavi boyutuna eriştiniz demektir.
Yaşadığınız hayatta yalnız olduğunuzu ve bu hayatın anbean yok olduğunu bilmek berbat bir şeydir. Parçalanmış kişilik bozukluğu zihinsel bir kimya kayması yaşarsınız. Hayatınızda morfin etkisi uyandıracak bir etken bulamazsınız. Hiçbir şeyin ciddiyeti kalmaz ve önünüze gelen her bokla alay etmeye başlarsınız. Her şeyden ümidi kesersiniz ve biri size ümit vermeye kalktığında insanlık suçu işlediğini düşünürsünüz. Her yolunuz Ahmet Kaya’ya çıkar.
Nerede değilseniz orada iyi olacağınızı sanırsınız. Kaybedecek bir şeyinizin olmadığını anladığınızda aşağı tırmanmaya başlarsınız. Gülerken kahkahalarınız bölünür. Düşünceler derinleştikçe sevdiğiniz insanlar gelir aklınıza. Onlar hakkında artık hiç bir şey bilmek istemezsiniz. Hiçbir şeye dokunamazsınız ve hiçbir şey size dokunamaz. Uykusuzluk böyledir. Ölüme her an hazırsınızdır lakin hayatınızdaki en büyük trajedi ölmüyor oluşunuzdur.
Ve en kötüsü nedir biliyor musunuz?
Bağırarak yazarsınız lakin bu konuları kimseyle konuşamazsınız…