Hayat çizgim geçen haziran ayından bu yana öyle değişik ama bir o kadar da güzel, eğlenceli ve komik bir yola saptı ki size anlatmak için bilgisayarın başına ancak 1,5 sene sonra oturabildim. Bu süre zarfında, tek satır bile yazamamış olmanın, veya yazmak için bilgisayarın başına oturmaya fırsat kalmamış olmasının, psikolojimde açtığı derin yaraları, 2012 nin haziranda hayatıma (hayatımıza) dahil olan kızımın gelişimlerini izleyerek sardım.
O günden sonrası da, o güne kadarki hiçbir günümle eş olmadı. İşte tam da bu yüzden, biraz da benden sonrakilere ders, kulaklarına küpe olsun diye, gecenin bu saatinde oturdum yaşadığımız ne varsa kaleme alayım dedim. Bazen bir fikri beğenip not alacağınız, bazen duygulanacağınız ama ekseriyetle gülmekten katılacağınız bu anıların hepsi onun sayesinde oldu. O kim mi? O biiirrrrrrrrr Zeynep Mina; nam-ı değer MİNNAK 🙂
Anne olmak isteyenlere, doğumuna sayılı gün kalanlara en büyük ve hayati tavsiyem, anneliğin en acılı noktasıyla, emzirmenin püf noktalarıyla alakalı. Ben yandım siz yanmayın mottosuyla başlıyorum anlatmaya.
Kural 1- Emzirme denen şey, çevredeki tüm ısrarların aksine, her bir göğüsten maksimum (dikkat ederseniz altını çiziyorum…maksimum) 15 dakikayı geçmemesi gereken bir aktivitedir. Olur da hastanenizde, aynı benimkisi gibi, her dakika başı odaya gelip bozuk türkçesi ile “emzir emzir bol bol emzir, ne kadar emse kardır” demeyi görev edinmiş bir yabancı hemşireniz varsa önerim; her defasında ona “he he” deyip sonra benim söylediğimi uygulamaya devam etmeniz. Yoksa çocuğunuzla aranızdaki o ilk bağı kurmanıza yardımcı olacak bu ilahi aktiviteden, kanayan yarılan acıyan hastanelik olan göğüsleriniz sayesinde nefret edip, bir gece deliler gibi ağlayarak doktorunuz arayabilir, kendi iç dünyanızda bir iç ayaklanma çıkartarak el kadar yavruya daha üçüncü geceden nişastayı dayayabilirsiniz. Bu ihtimali de göz önünde bulundurarak doğuma gitmeden evvel eve bir kutu mama alın diye öneririm naçizane; ne olur ne olmaz. Gerçi nişastanın çok doğal bir mama dengi olduğunu da ertesi gün doktor kontrolümde doktoruma dert yanarken öğrenmiş oldum; yüreğiniz ferah olsun 🙂
Kural 2- Emzirme konusunda saatlere takılıp durumu çığırdan çıkartmadan, göğüs düğümlenmesi konusuna da dikkat diyorum. Ben malum göğüslerimdeki yaralar ve yırtıklar vasıtasıyla göğsümü sürekli ve olması gerektiği kadar sağamadığımdan ve kızımı emziremediğimden, bir gece aniden ateşlenmiş gibi titreyerek uyandım. Kayınvalidem konuya hemen el koyarak, göğüslerim düğümlenmeden, beni hemen sıcak/ılık bir banyoya sokup göğsüme sabaha kadar ılık havlu ile kompres ve masaj yaparak göğüs damarlarımda sıkışıp kalan o zavallı süt birikintilerini boşaltmayı başarmıştı da öylece kurtulmuştuk ameliyattan 🙂 Onun için vakti ve zamanında, süresi kadar emzirmek, fazlasını da süt kaplarına koyup saklamak hem göğüs sağlığınız için, hem de gece uykunuz için önerebileceğim en kestirme çözüm. En azından yanınızda yardımcı kimseniz yoksa bile eşiniz için bu “baba” olmak için bulunmaz bir fırsat 🙂 Geceden sağdığınız sütü azıcık ısıtıp (şimdilerde bunun için makinalar bile var) bebeğinizi doyurabilir ki bu da size kafadan 1-1,5 saat daha dinlenme imkanı sunar 🙂 Ama sorun benimki yaptı mı diye; HAYIR 🙂 Allahtan annem ve kayınvalidem ve teyzem vardı da gece nöbetini üçe bölerek uyku sorununu çözmüştük 🙂
Kural 3- Hastane çantasına muhakkak bir soğan atın. Beni o kadar uyardılar, bana o kadar anlattılar hatırlattılar ama son gün hastaneye giderken yine elim kolumu sallaya sallaya, ağzı açık ayran budalası gibi gittim, doğum fotoğraflarımı çektirdim, doğuma girdim, bebeğimi emzirdim de ancak hastane çıkışında aklıma geldi bu soğan seremonisi. Onun için denemiş olanların yalancısı olaraktan söyleyebilirim ki ilk emzirme evvelinde göğüs uçlarınıza süreceğiniz bir soğan, ilerde acısız emzirme seanslarını garanti ediyormuş 🙂 Artık kısmet ikincisine diyorum 🙂
Kural 4- Bol sütün, bilinenin ve tüm çevrenizin bildiğinin aksine, sadece birkaç sırrı var. Bol su tüketimi, belki destek olsun diye içilebilecek süt attırıcı çaylar, evinizdeki huzur, yeteri kadar uyku ve dinlenme. Onun için her öğün arasında ağzınıza durmadan kaşık kaşık muhallebi tıkmaya çalışan tüm yakınlarınıza “bana muhallebi vereceğine azıcık bebişle ilgilen de, ben de dinlenebileyim” diyebilirsiniz 🙂 (bu madde, sağolsunlar bizim evde en düzenli ve en uyumlu şekilde uygulanan madde idi. Onun için online olarak da bir kere daha kayınvalidem, annem ve teyzeme teşekkürlerimi bir borç bilirim 🙂 )
Emzirme, tüm erken anneliğim boyunca, bana en çok acı veren ve dolayısıyla en nefret ettiğim süreç olduğundan, bu süreç içerisinde Zeynep Mina daha iki aylıkken anneannemi kaybettiğimiz için annemin İzmir’e gitmesi gerektiğinden, benim iki aylık el kadar bebek ile bu koca evde yapayalnız kalışımdan ve ister istemez yaşadığım stresten mütevellit; iki ayın sonunda hem sütüm kesilmişti hem de Minnak artık biberona alışmış benim göğsümü beğenmez olmuştu.
Evet tüm doktorların ve halk arasındaki genel yargının doğruladığı gibi, ben de Minnak’ı en az bir altı ay emzirmek istedim. Ama gelin görün ki tüm bu imkansızlıklar ve aksilikler buna imkan vermedi diye Minnak sağlıksız bir çocuk olmadı. Aksine, sağlık konusunda hiçbir sıkıntı da yaşamadık çok şükür. Onun için ola ki böyle terslikler yaşarsınız da yavrunuzu emziremezseniz korkmayın; paniğe kapılmayın, bebeğinize odaklanın, o siz varsanız var bunu unutmayın. Ve doktorumun söylediği gibi, “birinci öncelik anne sağlıdır, anne sağlıklı olmazsa bebek de sağlıklı, mutlu olamaz” 🙂 Sanıyorum ucundan azıcık da olsa hamilelik sonrası depresyonu/sendromu dediğimiz şeye de bir küçük öneride bulunmuş oldum 🙂 Bu konudaki önerilen çoğunu da ilerleyen yazı dizilerini okuyup bizi tanıdıkça, anılarımızla güldükçe aralardan kendi kendinize çekip alıyor olacaksınız 🙂
Bebişinizle sağlıklı, huzurlu, mutlu uykular derken içeriden gelen homurdanma sesleri ile Minnak’ın uyku sorununa bulabileceğim çözümleri kafamda döndürüyor; ve yatak odamın yanında tırıs geçip sevgili yatağıma özlem dolu bir bakış fırlatarak huysuz miniğin odasına giriyorum.
İyi geceler 🙂