Bir dergide arkadaşlıkla ilgili şöyle bir yazı okudum: İki arkadaş çölde giderlerken tartışmışlar. Biri ötekine bir tokat atmış. Tokadı yiyen kuma “en iyi arkadaşım bana bir tokat attı” diye yazmış. Bir süre sonra bir vahaya gelmişler, suya girmişler. Tokadı yiyen kişi bataklığa saplanmış ve çırpınmaya başlamış. Arkadaşı kolundan tutarak onu kurtarmış Tokadı yiyen kişi kurtulduktan sonra bir taşa şöyle yazmış: “Bugün en iyi arkadaşım beni ölümden kurtardı.” Bunu gören kurtarıcı merakla, “Canını acıttığımda kuma yazmıştın. Şimdi niye taşa yazdın?” diye sormuş.
Ondan şu yanıtı almış:
“Birisi canımızı acıttığında kuma yazmalıyız ki, bağışlama rüzgârı silebilsin. Ama biri bizim için iyi bir şey yaparsa taşa kazımalıyız ki, hiçbir şey o yazıyı silemesin ve gerçek dostluk gibi kalıcı olsun.”
Arkadaşın, dostun sahtesi, sahicisi böyle belli olur işte.
1 comment
Arkadaşlık rastlantıyla olabilir, mahalle, okul askerlik arkadaşlığı gibi… ama dostluk için çaba göstermek, çıkarcılıktan ve bencillikten sıyrılmak gerekir. Ayrıca dost kar yağdırmaz umduğumuz dağlara, varlığıyla döndürür benliğimizi yemyeşil bahçelere bağlara.