Hüzünlü bir sonbahar sabahıydı aylardan Eylül. Yaşlı adam o sabah kalbinde daha ağır bir acıyla uyanmıştı. Sevdiği kadın yıllarını aynı yastıkta geçirdiği kadın bir hastahane odasında ölümle pençeleşiyordu. Adam aklına asla ölümü getirmek istemiyordu. Hayattayken ayrılıktan bahsedilemezdi onun için. Asıl ayrılık ölümdü her zaman. Anlatmak istediklerini ne kelimelere dökebiliyordu ne de anlatabiliyordu. Bir acı saplanmıştı kalbine o an aklından ölüm geçti. ” Olamaz ” dedi kendi kendine. Ama olmuştu.Telefon çalıyordu. Hastahaneden aradıklarını ve eşininin öldüğü haberini aldığında. Asıl ayrılığın o anda gerçekleştiğini anlamıştı. Dünya dönmüyordu artık. 40 yılını birlikte geçirdiği o kadın çocuklarının annesi hayat arkadaşı artık bu dünyada değildi. Gözleri doldu feryat etmek istedi. Ama olmadı. Sadece sessiz bir şekilde karısının yastığına sarılıp ağladı. Ne yapacağını bilmiyordu. Şu an dünya onun olsa ne faydası vardı ki. Elbette biliyordu acıya alışmak her zaman kolaydı. Ama bu acıların en büyüğü en acımasızıydı. İçindeki sızı asla bitmeyecekti. Hastahaneye karısını son kez görmeye gittiğinde acısı daha da artmıştı. Son kez görmek. Bu kelime nasıl da yıkmıştı onu. Kulağına bir ses düştü o anda hemşire sürenin 5 dakikayı geçmemisini rica edip baş sağlığı dileyip oradan ayrılmıştı. Adam göz yaşlarıyla karısını son 5 dakika biraz daha seyretti. Yaşadıkları herşey gözünün önünden film şeridi gibi geçiyordu. Karısının kahkahaları hala kulaklarındaydı. Onu severek ölmüştü. Kocasını çok severdi kadın. Asla incitmemişti onu. Arada bir kırgınlıklar olsada asla küs uyumamışlardı mesela. O günleri hatırladı adam. Yıkıldı olduğu yerde. Evine gittiğinde orası çok kalabalıktı. Herkes sabır diliyordu adam için. Ama adam kimseyi duymuyordu. Gözleri bir yere odaklı kalmış ve orada gördüğü tek şey karısının o masum yüzüydü. Ne yapacağını bilmiyordu. Kadın hayattayken kocasından ayrı kalmaktan hep korkmuştu. Ya bir gün ayrılırsak diye sorduğunda adam güler geçerdi. Cevap vermezdi. Çünkü o her zaman asıl ayrılığın ölüm olduğuna inanmış ama ölüm kelimesini kullanmaktan hep korkmuştu. Ama şimdi o ayrılığın ta kendisini yaşıyor ve acısı kalbine sığmıyordu. Kadını hep sevmişti ve hep de secevekti.