Bugün iddialı bir giriş yapıp aşktan bahsedeceğim size. Uğruna ölümlere götüren, şiirler, kitaplar, şarkılar yazdıran aşktan. Aşk öyle tuhaf bir terim ki, hiçbir betimlemeye sığmayan. Eğer aşk sana uğramışsa şanslısın demektir. Bunu aşkın güzel bir şey olduğundan söylemiyorum ama. Aşk insana yaşadığını hissettiriyor. Uçurumun kıyılarında gezdiriyor. Yaşam ile ölüm arasındaki o ince çizgiyi farkettiriyor. Aydınlık ile karanlık arasındaki o sonsuz göreceli düşüncelere kafa yorduruyor. Seni gün ışığına muhtaç eden de, karanlığa sürdüren de o çünkü. Aşk insanın göz kapaklarına inen bir perde gibi. Dünyaya bakışını değiştiriyor, etkiliyor. Nasıl bakarsan öyle görürsün olayı var ya hani, güzel bakmakla, umutlu bakmakla, hüzünlü, düşünceli bakmak arasındaki milyonlarca duyguyu doruklarda yaşatarak öyle baktırıyor pencereden. Öyle gördürüyor. Gönül gözüyle bakmakta buradan geliyor bence. Ondandır aşık olduğun adamın gülüşüne yağmur damlası değse şiir oluşu, sakallarının böyle şiir kokuşu, parmak uçlarından böyle yıldız damlayışı. Kimsede göremediğin renkleri, onun kahverengi gözlerinde gökkuşağı olarak görüşün. Mavi olarak, umut olarak görüşün. ‘Hadi canım, abartma sende!’ demeyin. Yaşadıkça anlıyorsunuz. Anlamlandırıyor, anlamlanıyorsunuz. Çok sevdiğim bir tabir var mesela; “Aşk yüreğini onun merhametine bırakmaktır.” diye. Aşkın öyle güzel bir tanımı ki bu. Yüreğini hafifleten, güzelleştiren de onu karartan da o çünkü.
Aşk kendini adamak birazda. Teslimiyet, aidiyet. Yüreğin gibi ruhunu da, bedenini merhametine teslim ediyorsun çünkü. Belkide en güzel öğretmen bize, hayat dersleri veren. Güveni de, sadakatı da, aldanmayı da, aldatmayı da, sahiplenmeyi de, sevmeyi, merhamet duymayı da, kırılma noktalarını, zaaflarını da, yenilgiyi de, kini, öfkeyi, nefreti de ve daha sayamadığım ne varsa hepsini çok güzel öğretiyor.
Ayrıca aşık olunca insan sanılanın aksine öyle aklı beş karış havada falan olmuyor. Aklı o kadar dolu, o kadar anlam karmaşası içinde oluyor ki. Her şeyi anlamlandırmaya başlıyor çünkü. Her şeye bir anlam katmaya. Bir gülüşe, bir bakışa, bir dokunuşa, ses tonundaki bir değişime.
Ve aslında aşkı kaç kişilik yaşadığın da önemli değil. Aşkı nasıl yaşadığın, sende neler bıraktığı önemli. Bakmayın siz benim böyle yazdığıma. Bir şey bildigimden değil. Yada kimin ne bildiğinden. Aşk öyle farklı bir şey ki, hiç bir kalıba sığmayan, sığdırılamayan. Kimin yoluna nasıl çıkarsa ondan ne çıkarttığı, ne aldığıdır aşk.