Eski 45’likler gibisin sevgilim, eskimeyen bir hâlin var kalbimde.
Unutmak, had aşmayan ve ortalığı karıştırmayan bir vazgeçişin derin ama kısa öyküsü. Bu, bir mecburiyet; içinde hiçbir kalış barındırmıyor. Sen ve ben öykünmesi kara kısmetin mecbur bir gidişe paralel iç dökümü kalıyor.
Sözlerim başkalarınca alınmış, başkaları nasipleneceklerini sanmışlar sözlerimden. Kalbimin inayeti kefaletle ödenen ve bir gidenin acısında kalan halini çalmışlar bizden. Onlar sahte, ben gerçek… Paradoksal bir aşklık grevindeyim. Protesto fermuarımı çektim, ısıtıyorum acılarımı.
Eskimişsin sevgilim. Siyah beyaz fontu çekilmiş aksesuar gözlerinin, takmışım kalbime; bakmasam da görüyorum hayalperest sevda ayrıklığımdan.
Geldin mi? Köşe başı durup dinlenen ve gözümü alan aşklar artık otuz iki diş kıvamında… Ben göz kırpıyorum, onlar gülüyorlar bir başka cennete. Yanlış tanıyorlar kalbimi kaderde.
İç çekiyorum. Loş ve dirayetli, az buçuk yalnız olan mısralarım Işık’ta acıya parlıyorlar. Kapatıyorum gökyüzünün Işık’larını.
Sevgilim, başka bir aşkta teslimiyet sarılışını gerçekleştirmişsin. “Aşkım” dediğin o aşk en sadık bekleyişini kirletti aşkımın. Üçüncü şahsın Attila İlhan’a düğmelenen yanından ben de üçüncü yanlışlığı olamam bu yordamsızlığın. Çekidüzen veriyorum, bugün de seni yazdım. Sen, o sevdiğine “iyi geceler aşkım” derken…
Fonda Cem Karaca… ‘Adsız’ şarkısıyla çıktı karşıma; kulağımla değil, kalbimle dinledim. Acısını yontarak kendisinde ve tesellisini ısmarlayarak; “kader onun aşkından yana sana sırtını dönmüşse o adsız yâr hiçbir vakit sende adını bulamaz. Bırak gitsin!” dedi Cem, “sensiz ellerim üşür” inceliğinde. Isıtırım ellerimi merak etmesin Cem, “hoh” yaparım, buğulanır kalp camım; “adsız” yazar birden.
“Şarkıydı” derim, Cem söyledi. Bahane, bir aşkın tekerrür cennetinden her gün kovularak yine kendi kapısını tekmelemesinden ibaret. Çamuru değdi ayakkabımın, adsızım; sızım teri boşalıyor bedenimin cehennem hakkında, öte yana geçtim; ayakkabımın izi durdu diye kapımda…
Cehennem sövmesi sükunete eriyor, orada pek konuşan yok aşktan. Ben de söz etmeyeceğim senden, şikayet edip sana gönderirler beni. Adsızsın, bana bir soyadı bağışlayamazsın.
“Benimle yalnızlaşır mısın?” dedin sanmıştım, “evet” demiştim; o gün bugündür hep kendimde kendimle yalnızım. Sen oysaki aşktaşını başkasının gönlüne çoktan takmışsın…
Dilara AKSOY