Her şey karmakarışık bu aralar. Üniversiteye giriş sınavında sorulacak soru miktarı, konular sürekli değişiyor. Memurluk sınavı için açıklanan sınav takviminde geçtiğimiz yıllara göre değişiklikler var. Sınav tarihleri birkaç ay ertelenmiş. Bir yandan “Tam Gün Yasası“ konuşuluyor. Birkaç gün içinde otomobil camlarına film çekme yasağı koyulup kaldırıldı. Mazota yapılan zamlar popülerliğini hiç kaybetmeden tekrardan gündemde. Bu kargaşanın hararetini yeni yeni kendini gösteren soğuk havalar da kesemedi.
Günlük yaşamın sıkıntıları sizleri, bizleri, kısacası herkesi yeterince yordu. Dahasında gelen bu karmaşalar gerçek anlamda düşündürmeye başladı.
Bugün, üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenci daha öncesinde bir örneği olmadığı için sınava nasıl hazırlanacağını bilemiyor. Lise sınavına girecek bir öğrenci kendi durumu hakkında bilgi sahibi olduğu halde hangi lisede öğrenim göreceğini tahmin edemiyor. Bir memur adayı “Acaba atanacak mıyım?” diye düşünmekten yaşamına devam edemiyor. Gençler, hayal kurmuyor, kuramıyor; Okumuyor, okuyamıyor; Hissetmiyor, hissedemiyor.
Aslında düşünmemesi gereken tonlarca düşünceyi düşünmek zorunda kalıp, mutlu bir insanın yaşatması gerektiği yüreğe ömür damarlarından hayat pompalayamıyor.
Sosyal medya hesaplarında aslında hiç olmadığı bir insan kılığına bürünüp ikinci hayatlarında yaşıyor. İçlerindeki “ben”i değil de olmak istedikleri “ben”i yaşatıyor. Dayatılan öğretilerin içerisinde bütün bunları bir zorunluluk olarak görüp yıllar sonrasında keşkelere boğuluyor.
Gündemi yakından ilgilendirdiği için bu durumun çıkış kapısını Gazi Mustafa Kemal Atatürk örneğiyle göstermek istiyorum. Binlerce kilometre ötede bulunan Norveç’te insanlar, bize tüm aydınlığı, özgürlüğü, iradesi ve geleceğiyle bu ülkeyi emanet eden ulu önderimizi örnek gösteren deyimi kullanıyorlar: “Atatürk gibi düşün.”
Çaresizsen, elinden bir şey gelmiyorsa, olmayacak gibiyse; telaşlanma. Git ve bir daha düşün; ama bu sefer Atatürk gibi düşün. Elbet bir çıkar yolu bulacaksın.
Sevgiyle kalın.