Konuşmaya mecalim yokken kelimelere de bu kadar ırak kalmak boş bir insan yapmıştı beni.Patlak verecekti bir yerden elbet halının altına süpürdüklerimiz. Kendimi olmadığım bir insan gibi göstermek mi yormuştu beni, yoksa olmayan bana evrilmek, değişmeye itilmek mi bilemediğim dönemlerdi. Sonsuz bir bilinmezlikteydim. İkiyüzlünün tekiydim belki de. Bazen insanları durdurup sorasım geliyor, size de oluyor mu boyle? N’olur söyleyin bana! Bu pisliği paylaşalım, o zaman temiz bir insan olabilirim ancak. Doğru olma çabası, hatalardan ayıklamaya çalışmak gelecek geçmişimi benim için. Çünkü ben geçmişte varım gelecek muamma. Çünkü ben geçmişte mutluyum gelecek belirsiz, kaypak. Hayat geçmişimin tekrarı,bazen onun kadar bile değil. Otuza on kala ben hala bir karış aklı havada.Diyorum bu yetişkinlik dedikleri mertebe ne yüce görünürdü cocuk aklımızla. Oysa onlarda senin benim gibi insanlarmış aslında. Aynı dertler, aynı tasalar, aynı korkular içinde yüzen insanlar işte. Tekdüze. Çocukken farklılaşma imkanı bulabilenler kurtarmış kendini bizde onların ayak kölesi işte. Çocukken belliymiş aslında lanetimiz. Tik takları duyuyoruz sadece. Taktikleri yapanlar onlar. Hayatın sunduğu ile yetinmek bazen doğal, yalın ve masumca geliyor.Ne zaman ki yeniliyorsun ve eksiliyorsun işte o zaman perde aralanıyor. Ve yüzlercesini görüyorsun senin gibi belki senden iyi belki senden kat be kat beter haldeler perdenin ardındakiler.Sonra iplerinden salınan tilkiler cirit atıyor zihninin labirentlerinde. Keşke ve iyikiler arasındaki koridorda dolan dur gecelerce. Zihninde resmetmek mi zor gecmisi yoksa geri Dönüşü olmayacağını bilmek mi acı verici? Derken bir kurtarıcı misali boşvermişlik anı yaşa sadece diye fısıldıyor. Sonrası anlık keyifler ve anlık hisler. Ardından yine karanlık. Yaşanacak an olmadığı zaman ne yapacağım korkusu. Bilinçaltı işte yine arayıp buluyor lanetini. Insan değişmiyor bu yüzden değişemiyor.Unutmuyor bu yüzden unutamıyor…