zamanı gelince her şey oluyor. parmaklarına hâkim olamıyorsun, çabalamaya ne fayda!
oluveriyor, sarhoşun ağzından çıkan alelâde cümleler gibi çıkıveriyorlar beyninden. yazmak ne kelime, düşünüyorsun, içindesin!
ağzındaki lolipop, saygıdeğer ortamı zerre bozmuyor. her şey normal, takım elbiseli insanlara neden methiyeler dizeyim ki zaten? ne gerek var? her şey anlatıyor; kravatından, pantolonunun özenle ütülenmiş, belirgin çizgisine kadar. ben bir kitap alıyorum elime, “ayçöreği ve denizyıldızı”. açıyorum rastgele bir sayfa, ne çıkıyor içinden dersiniz? sizin gibi, ben de meraklı sayılırım:
Şapkasız Çıkan İmza!
eh, ne beklenirdi diyorum kendi kendime. tam da sol kolumda oluşmuş, yıldızı andıran kızarıklığa anlam vermeye çalışırken.
kimler bekliyor bizi, hangi kaldırımlar yürümeye lâyık görüyor?
ah be, geçip gidiyoruz işte. bir anlamımız varmış gibi.
anlamlar yüklüyoruz, sevgi arıyoruz. sıfatlar içerisine girmeye çalışıyoruz.
sizi günahkâr homosapiensler!
çabanız boşa.
göreceksiniz,
haklı çıkacağım. beyin hücreleriniz itaat edecek bana, aptallığıma.
bırakıyorum kitabı elimden, içimde en sevdiğim renkler oluşuyor.
ah, aurora yaratıyorum tanrım! tanrım, daha kimsin bilmiyorum bile.
benim alay etme. ne kadar da güzeldi kitabın ismi:
ayçöreği ve denizyıldızı.