Soğuk bir İç Anadolu akşamıydı. Sobanın cızırdayan sesiyle rüzgarın camdan gelen uğultusu düet yapıyordu.
Babam işten döndüğünde anlamadığım bir sebepten annemle bağrışmaya başladılar. Sobanın arkasına oturmuş sırtımı duvara yaslamıştım. O kadar korkmuştum ki sobanın aleviyle kızan duvarın sırtımı yakmasını hissetmiyordum. Babam çıktı gitti evden. O an bir boşluk hissettim içimde. Babam yanımızda olmalıydı. O olmadan korkuyordum ben çünkü. Annem de meraklanmıştı ama bana hissettirmemeye çalışıyordu.
Velhasıl o gece sabaha kadar uyumadık. Babam sabah geldi ve yattı. Anneme ”Anne ben babamı özledim.” dediğimde gülmüştü bana. Gerçekten özlemiş miydim yoksa özlemekten mi korkmuştum. Baba yüreği derler ya onu henüz bilmiyorum ama evlat yüreği bambaşka bir şey.
Aradan yıllar geçti ve ben hala özlüyorum babamı. Her gün defalarca telefonla konuşuyoruz. Belki eskisi gibi kucağına alamıyor ama ”Oğlum dikkat kendine.” demesi bile aynı hissi veriyor.
Babam
Can babam
Hep ol yanımda.
Tüm babalar olsun ki evlatlarının yanında evlatlar özlemesin babalarını…