Sohbetlerimizde, ufak konuşmalarımızda herhangi bir insandan bahsederken ”Murat harbi iyi oğlan.” veya ”Hami çok kinli birisi varya.” gibi cümleler çok kurarız. Bahsettiğimiz kişiye davranışlarına, hal ve hareketlerine göre bir puanlama yaparız. Bu puanlamanın derecesi o kadar zalımdır ki sadece iki seçenek vardır; İyi ve kötü. Peki davranışlarımız, hareketlerimiz bizi gerçekten iyi veya gerçekten kötü birisi olarak değerlendirmeye yeterli midir?
Önce taraflarımızı tanıyalım. Kabaca bir tarifle; iyi insan denildiğinde akla, herkes tarafından sevilen, toplumda (ki toplumu açacak olursak: mahalle, okul, akrabalar ve dostları kapsayan bir kalabalık) örnek gösterilen, tercihen erkekse mühendislik, kızsa hemşirelik okuyan, işinde gücünde, pazar poşetlerine yardım eden, bakkaldan çıkarken ”hayırlı işler” demeyi ihmal etmeyen birisi gelir ve bu kişi mahallenin ve sülalenin gururu, baş köşesi, sevilesi insanıdır. Kötü insan denildiğinde ise akla toplum tarafından ayıplanan, dışlanan, ”Allah benzetmesin” diyerekten tahtaya vurulan, karşı cinsle gezmesi dedikodularda pek popüler olan, mahalleden sorumlu teyzelerimizce görüldüğü taktirde yüzlerinde hafif bir ekşime, hafif bir mide bulantısı ifadesi bırakan biri gelir ve bu kişi de mahallenin çöpünün yola akmış pis suyu, mahallenin utanç kaynağıdır. Tabi bu maddelerden bir kaçı toplumdan topluma değişebilir. Ama evrensel bir kanı varsa o da; ”iyi” olarak nitelendirilenlerin sevildiği, ”kötü” olarak nitelendirilenlerden nefret edildiğidir. Bu yüzden insanların çoğu toplumda sevilmek ve saygı görmek adına toplumun gerekliliklerine göre iyi birisi olmaya çalışırlar. Kendileri hakkında olumsuz bir yorum duyduklarında üzülürler, kendilerinden sürekli üstün gösterilen ve övülenlerden biri olmak isterler. Herkes iyi birisi olarak anılmak, altın günlerinde Nejla Teyzelerin evinde, mahallenin ve uzak akrabalarının diğer ”iyi” niteliği kazanmış karşı cinslerine yakıştırılan, baş göz edilip istemiyor ayağına yatan o kıymetli insan olmak ister.
Nedeni ise bellidir. İyi insanlar; sınırsız kısmet, komşulardan ”kokmuştur” çatısı altında sınırsız yemek, sınırsız sevgi ve güler yüz görme, övülme, şımartılma gibi kötü damgası yemiş vatandaşların sahip olamadığı pek çok haklara sahiptirler. Toplum içinde kabullenilme, davetlere çağırılma, en azından haftada bir evinin kapısının çalınması isteği insanları iyi bir insan olma yada iyi biri gibi görünmeye yöneltir. Geçmişe dönüp baktığımızda, masum insanları hedef alan pek çok psikopat katilin geçmişinde; sevgi eksikliği, toplumdan dışlanma, toplum içinde alay edilme ve kötü insan damgası yeme gibi basit görünen ama aslında çok derin ve acı yaralar vardır. Aslında sadece toplumdan biraz farklı hareketlere, davranışlara sahip oldukları ve topluma ayak uyduramadıkları çoğu kişi tarafından görülemez ve toplum kişiyi kusar. Sonuç olarak toplum kendi yarattığı katile yine de kendinden kurbanlar vererek bedel öder.
Son yıllarda Amerikalı bilim insanları aslında çokta yeni olmayan ama yeni kullanım alanları ortaya çıkan bir bilim üzerinde çalışıyorlar: Gen Bilimi. Bu bilim ile insan genleri üzerinde karakter araştırması yaparak, bir insanın iyi birisi mi yoksa kötü birisi mi olduğu genler üzerinden anlaşılmaya çalışılıyor. Sonuçlar ise şaşırtıcı. Araştırmalar gösteriyor ki; bir insanın iyi veya kötü birisi olacağı daha anne karnında genlerle belli oluyor. Ama büyüdüğü çevre de en az genler kadar etki ediyor ve yetişkinlikteki huylarını, olaylar karşısındaki tepkilerini belirliyor. Gen bilimi adli suçlarda, mahkemelerde devreye giriyor ve eğer kötülük zanlının genlerinde varsa cezada indirim uygulanabiliyor. Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor: Yetiştiğiniz çevre sayesinde, kötülük genlerinizde dahi olsa iyi birisi olabilirsiniz veya genlerinizde kötülük yoksa bile kötü birisi olabilirsiniz. Bu araştırmadan çıkan bir diğer sonuç ise; genlerinde kötülük olan bir seri katil düzgün bir çevrede (onu dışlamayan, alay etmeyen veya kötü damgası vurmayan bir çevre) yetişseydi, genler çekinik olarak kalabilir ve toplumdaki diğer insanlar gibi ”iyi” birisi olabilirdi. ”iyi” diyorum çünkü toplumda ki diğer iyi insanlar olarak tanımlananlar da belki de sadece iyi bir şekilde yetişme şansı elde etmiş kötülerdir.
Demek istediğim şu; toplumun bize verdiği sıfatlar tamamiyle güvenilmezdir. Şu an hiçbirimiz genlerimizde ne olduğunu bilemediğimiz için nasıl birisi olduğumuzu bilemeyiz. Bu yüzden bence özümüzde kötü birisi de olabileceği için kötü olmaktan korkmayın. Toplumda ”kötü” olarak nitelendirilirseniz de unutmayın ki bu sadece çevrenizdekilerin yani diğer insanların sizin hakkınızdaki bir düşüncesidir. Başkalarının sizin hakkınızdaki düşüncelerini takıntı yapmak sizi daha iyi biri değil zavallı biri yapar. Bu yüzden çevrenizin sizi olumsuz etkilemesine izin vermeyin. Sizi gördüğünde yüzünü ekşiten bir teyze varsa dönüp güzel bir el hareketi çekin ve sonra ona asıl kötünün kendisi olabileceğini anlatın. Yüksek bir ihtimalle sizi anlamayacak ve sizin için ”Hem suçlu, hem de güçlü.” tanımlaması yapıp sizden daha çok nefret edecektir. Ama olsun aklına bir kere kötü olduğu şüphesini düşürdünüz. Şimdi biraz da o düşünsün.