Herşeyi sildim. Aslında ne kadar anlamı dar ve kolay görünüyor değil mi hatta okuduğunda banana lan banane hisside uyandırıyor olsun ben yine de sildim. Herşey bir sabah uyandığımda oldu çok değil bir kaç sabah önceydi yalnızca… Değişik olacağını önceki gece uyurken anlamıştım. 22 yıllık bir ömür yaşamış ve çocukluğumdayken hep ışınlanmak istediğim, gözlerimi kapatıp açtıgımda olmak istediğim yaştaydım artık. Ne olmuştu da işler istediğim gibi gitmemişti ki? Basit hayatımı anlamlandıran o tek insanı hala inanamadığım hala alışamadığım ve hiçbir zaman anlayamayacağım bir biçimde kaybetmiştim. 22 yıl yaşamış ve 21 imde kalbimden yaralanmış ve beynimden sancılanmıştım. Yaşıyordum evet nefes alıyordum yine o deli düzmece kahkahalarımı alıyordum ve yaşıyor olduğumu sanarak uyumaya devam ediyordum her gece. Bıçkı, keser, su anahtarları, tahra, el arabası, kask, kahverengi deri ayakkabılar, 6 kez değiştirilmiş ve sonunda yorulup pek içine sinmeyen o spor ayakkabılar, küçük hopörlorle ve minicik bir uyduyla dizayn etmiş olduğu o elim kadar televizyon, kamyon tekerleklerinden yaptığı o yeşillik dikilen yer, deterjan bidonunundan yaptığı kürek, tavuklar için yaptığı o kümes ve su an buraya yazmakla bitiremeyecegim bir dünya anı var burda… Kış gelince üşürüm, üşüyünce aklım da uyuşur belki düzelirim sanmıştım. Ama bunun belli mi mevsimlerde yaşının her yıl değişmesiyle akrebin yelkovanı takip etmesiyle bir alakası yoktu o kalp attığı müddetçe yanacaktı anladım. Boş bir levhaya anlam vermeye çalışan, gidecek yollarını unutmuş permeperişan, yaşıyorum deyip kendi idrakıyla savaşan bir insana dönüşmek bana verilen bir görevdir belkide. Sildim ben herşeyi. O yıllara dönemiyor olmak beni hiç üzmüyor. Gözlerimi açtım ve burdayım. Tekrar actıgımda nerede olmak istediğimi düşünmüyor ve yormuyorum o güzel kafamı. Kendimi asi stayla gibi hissettim. O ne kro bi cümleyi öyle. Neyse saat 1.44 bu gecenin sabahında yine gidiyorum o şehre… Gezecektik ya hanı orada. ! Ben gezmeyi de sevmiyorum artık. Sevemiyorum. Fenk diyorum. Şimdi orada olmalıydım. O merdivenlerde. Onun sesinde, gölgesinde, verdiği güvenle, kafamı kaldırmalıydım yukarıya bakmalıydım o parlak şeylere… Cümlelerimi şu sözlerle sonlandırıyorum. Ağlama değmeez hayaaaat bu gözyaşlarına. Doğruluk içermeyen algılama hızımın katsayısında yüzemediğim ne diyorum lan ben dediğim bir yazının daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Çok emegim geçti mi bilmem ama epeyce bir uykum gitti. Geçenler gidenler bitmez bu alemde ve benimde uydurma sözlerinde tükenmez. Boşçakalın.