Biliyor musun? Senden hiç vazgeçmedim. Hiç unutamadım seni. Gözlerine dalgın dalgın baktığım gibi; hiç uyuyamadım sen yokken. Hiç saramadı yorganım beni, senin gibi. Hiç okşamadı yastığım yüzümü, hiç silmedi gözyaşlarımı; yazmaktan nasır tutan ellerim. Adını anmadığım; seni seviyorum diye fısıldamadığım hiçbir gün olmadı gökyüzüne. Senden sonra hiç güneş doğmadı günyüzüme, hiç sabahım olmadı tebessümümde.
Biliyor musun? Yerin hiç dolmadı bende. Açtığın derin kuyuya kimseyi itemedim belkide. O yüzden, hep umutlarımı gömdüm, hasretimi attım en derine. Gönlümü taşıran son damlada, yazdım seni günlerce. Aldatmadım seni. Kimsesizlikten başka kimseyi sokmadım koynuma. Bir yılan gibi akıtsada zehrini gönlüme, hiç şikayetçi olmadım senden.
Biliyor musun? Artık kalabalıklarda yalnız kalmayı öğrendim sayende. Yalnız konuşmayı, yalnız yürümeyi, yalnız sevebilmeyi öğrendim. Hiçbir gülüşe satmadım gözbebeklerimi. Hiçbir aşka yelken etmedim bedenimi. Kimseyi sevmedim ben. Senin gibi…
Biliyor musun? Durmadan duraksamadan yazdım seni. Aynı şehrin sokaklarında rast gelme korkumu; aynı satırlarda karşılaşma cesaretimle yendim. Yazdım seni. Yeri geldi ‘nefesim’ diye soludum, yeri geldi; duman oldun, ciğerlerime savurdum. Hiç boşuna tüketmedim seni. Yaşatmak, yaşamak adına, adın bildim kelimeleri. Her döktüğüm sessizliğimde, dinledim seni.
Hayallerimin hepsini yaşatmaktı hedefim. Ondan, sayfalara adını resmedişim. Bana şimdi en büyük yarenliğim, sessizliğim. Her kelimede seni ‘sen’ olarak yaşattım. Sen bunları biliyor musun? Ben yazdıkça, sen okuyor musun? Yazıldıkça ölümsüz oluyorsun. Biliyor musun..?