Saat 19:03... Ölmek için ne güzel bir an. Ölmek dedim diye hemen suratın düşmüştür bilirim. Düşen suratının çıkardığı sesi de bilirim. Ahşaba dökülen bir avuç misket. Her şeyi bilirim seninle ilgili. Mesela çişini yapmakta zorlandığında "şrrr" sesine ihtiyaç duyarsın. Bir şey düşünürken çenenin altında ki papatya bahçesini kaşırsın. Papatya kokar ortalık bir ben duyarım. Ama sana bile demem.Neme lazım içine çekiverirsin de bana kalmaz. Sonra ayakların diyecek olurum ama onu da herkes bilir.Susarım. Ayakları kendisi gibi inatçıdır beyler bayanlar,bükülmezler diye geçiririm içimden.Yüksek sesle. Kasıklarına sürdüğün karışımdan bahsetmeyeceğim bile. Bir tutam şeker yanığı, bir miktar lavanta özü ve o adını hiç bilmediğim turuncu baharat. Pembe fillerin uçtuğuna inanılan bir ülkenin resmi baharatımıymış neymiş.Boşverelim şimdilik. Ben her şeyi bilirimde bilmek kimseyi mutlu etmez ki? Bilgi mutluluk değil paranoya getirir. Saat:19:12... Ölmek için bir sonraki günün 19:03'ünü beklesem mi diye düşünüyorum. Bir beşiktaşlı ölürken bile beşiktaşlıdır çünkü. Ölmek deyip duruyorum ya çoktan canın sıkılmıştır bile. Sen hep yaşamaktan yanasın çünkü.Şükür ki bu böyle. Bakma ölmek dediğime sen benim. Ben onu bile elime yüzüme bulaştırım kesin. İlkokulda kendini unutan adam intiharında silaha kurşun almayı unutmuş çok mu? Ben yaşamak konusunda sürekli bir hazırlık öğrencisi... Hep bişeyleri eksik yapan, bişeylere geç kalan. Nazımdan çok olmasın ama huysuz aksi nalet... Ferdi Tayfur'u da sevmiyorum mesela ben, sadece anlıyorum. Birisini anlamadıktan sonra sevsen ne olur, sadece kendine zarar verirsin. Bu sebeple buradan jilet çeken kardeşlerime sesleniyorum. Sevmeyin,anlayın. Sadece sevmek hep sizin canınızı yakar. Hem dünyanın esmerlere hep ihtiyacı olacak. Saat:19:12 Durmuş siktiğimin saati. Bari ondokuzsıfırüçde dursaydın. Ama durmazsın. Allah beni şımartmayı hiç sevmez çünkü. Saat gerçekte kaç bilmiyorum ama bu saatlerde hep seni özlüyorum ben. Benim ilk defa sevdiğim bir kadın öldü ya belki de o yüzden. Terk edildiğim terk ettiğim olmuştu ama ilk kez sevdiğim kadına araba çarptı benim. İlk kez sevdiğim kadının kafası bir tekerleğin altına ezildi, Birisinin ölmesi çok kötüymüş, ilk sende öğrendim bunu ben. Bir de en çok üstüne atılan ilk toprakta ağladım. O sırada sorgudaydın Din kültürü dersinden. Başın kalabalıktı belki görememişsindir ama, Sen en sevdiğiniz peygamber kim sorusuna Muhammed tabi ki derken ben o kadar çok ağlıyordum ki imam uyardı beni. Toprağı ıslatıyorsun merhumu çamura gömeceğiz. Saat hep 19:12. Sonunda durdu zaman. Ben seni Taksim'de bir otelin içinde panik halindeyken görmüştüm ya hani. O zaman demiştim halbu ki zaman dursun diye. Böyle çat diye. En büyük saatler camlarını kırıp patlatsın. Sik gibi olsun bok gibi çük kaka pislikkkk Dursun zaman kötü herşey ile beraber. Ama orda durmayan inadına koşarak kaçan zaman gelip durmuştu şimdi. Sen öldüğünde bana küstün ya hani, en çok oramdan uykusuz kalıyorum ben. Sana diyeceklerim vardı halbu ki. Özürlerim, pişmanlıklarım, nedenlerim... Ama ölmüş insanlar ne yazık ki duyamıyorlarda. Bak o kadar Ferdi dedik ne çalıyor. "Şimdi sen kimbilir ne duygulardasın Belki de en güzel uykulardasın" Şarkıyı burasında kapatmalıyım. Biliyorsun ben bir üzüldüm mü çok ağlıyorum çünkü. Bütün bunlar var ya,bu elime yapışan zift gibi pek olanlar hani. Mermerlerde dövülmüş zambak kokusunun burun tırmalayan tıngırtısı gibi olanlar Bunların hepsi için nefret ediyorum kendimden. Bir süredir tek meşgalem bu. Ben kelimeler içinde kendine yalan bir dünya kurmuş olabilir miyim gerçekten. Bir şizofren gibi olmayan şeyleri kurgulayıp ona göre yaşadığıma inanmalı mıyım? Çünkü insanlar dün gece seninle seviştiğime inanmıyorlar benim. Peki o zaman delimiyim ben. Severmisin delileri hiç. Burnu sürekli kanayan bir deli. Bak mesela şimdi saati falan boşverelim. Dili denize dönmeyen esmer çocukların uyuduğu boyasız odaları düşün. Karanlığın ortasında havai fişek gibi patlayan bembeyaz dişleri ile ıssırdıkları domatesin çıkardığı şıpırtıyı duy. Varlıkları Türk varlığına armağan olan çocukları düşün bir an. Türkçe bilmediklerini bir de. Sonra beni düşün yanımda sen olmadan. Sonra geçiver hemencecik. Ben bile bu halimi sevmiyorum çünkü. Yine de senin etin benim etime değdiğinde sürekli fonda çalan kısık sesli ezan bana hep bir mucizenin habercisi gibi geliyordu. Şimdi ben kendi acımdan çok bir dolmuştan inip sana yürürken göğsümde çalan darbukaların susmasına üzülüyorum. Bir de seni hayal kırıklığına uğratmama. Seni korurum ben ecilerden öcülerden Çiçeğine düşman yabancılardan, bahçende gözü olan pis canlılardan. Balonuna silah doğrultmuş şişko mafya babalarından. Sen öldün diye ben yalan söylemiş olmam ama seni koruyamadığıma çok üzülüyorum. Bir erkek kadınını hayal kırıklığına uğrattığında ölürmüş. Tarih bir kez daha beni hayalarımdan yakalıyordu. Ben o istiklal marşının düzünü bile tam bilmiyordum. Sonum kötüydü. Saati hala boşver, zamana sokayım. Bir şair var kadın, tanınmıyor çok ne yazık. Onun babasına yazdığı dizeyi saç örgülerinin arasına saklıyorum şimdi. Henüz kozalağından çıkmamış bir kelebek cenini gibi tınlayan bir dizeyi gizliyorum saçlarının arasına. Senin bazı yanların var bir ben bilirim, bir kaçını söyledim diye bitti sanma. Onların yanıan bir de bunu koyarım artık. Bir yere saklarım bir ben bilirim. Bir gün öpüp uyandırmak için kelebeği. "Babam bizim evin dileğiydi" Seni hep çok sevdim ben, bir de Beşiktaşı. Bu sebeple bir saniye beklemelisin yanıan gelmem için önce saati 19:03 e getirmeliyim. Bekle sevgilim. Dışın (Sig sauer'dan çıkmıştır.)