Hasret kokan kağıtlara, hüzün yüklü satırlarla dolu bir mektup var sevdiğim. Bu gece her gece gibi baş ucuna bıraktığım ”seni seviyorum” cümlesiyle başlayıp, ”seni çok özledim” haykırışlarıyla son bulan.
Bu gece bir mektup var sevgilim. Gökte dolunayın yüzündeki duruşu, saçlarında yıldızların ahenkli dansının ilhamıyla. Sağımı-solumu, önümü-arkamı döndüğümde sana sobelendiğim saklambaçlarım var bugün. Karanlık sokaklarda oynadığımız saklambaçlardan, ağaçlara kurduğumuz salıncaklardan bir mektup var bu gece. Bu gece bütün hasret kervanlarına yüklediğim, bir ömür hamallığını yaptığım özlemim var şuramda.
Bu gece en karanlık gecelerden daha derin gözlerine, iki satırlık mektup var sevgilim. Yazmaya çalıştıkça ıslanan kağıtlara yazı yazmanın zorluğu var elimde. Her satırın başında başlayan gözyaşımın, sonlandıramadığı bir mektup var bu gece. Bu gece düşlerde görmeye bile hasret kaldığım uykusuzluğum var ömrümde. Düşlerimde sevdiğim senin, uçurumundan atlarkenki uyanışlarımda; hasretinle ağladığım saatlerim var odamda.
Bu gece en sessiz yerden güçlü nidalarım var sevgilim. Sağır olmuş kalbinin kapısını ısrarla tırmalayan. Gönlümden gönlüne akan sessiz sevda akıntısında, ona karşı çektiğin küreklerin izleri var sol yanımda.
Bu gece hiç bilmediğin bir yerden, hiç tanımadığın birinden mektup var sevdiğim. Tek gayesini gözlerine dokunan satır olmak olan. Satır aralarımda kaybolan gözlerini; bir kez de olsa yüreğime dokuman. Bu gece, her gecenin yarın umuduyla sabahı bekleyen; geleceğini gecelere ulayıp, uykuyu haram eden gözlerden iki satır mektup var sevgilim. Yazımın kabahatine bakma. Sana seni anlatacak kadar noksansız kelimeler yok ki belleğimde. İçi dışı sensiz olan garip bir cenaze var benliğimde.
Bu gece bir mektup var sevgilim. Ne sen aklına getir de sor; ne de ben söyleyeyim. Ama bu gece gibi her gece bil ki; seni çok özledim…