Bugün kalemi elime aldığımda, hiçbir şey yazamayacağımı hissettim. Payıma düşeni paydaş ettim yine kelimelere. Elimde tek bir kelime, zulamda ısrarla sakladığım: ”SEN”
Bugün hiçbir şey yazamayacağım, senin dışında. Seni anlatmanın en zor yanı da bu ya zaten. Seni tasvir etmeye çalışsam; dilimde yanıyor kelimeler, külleri düşüyor kalem izlerime. Seni hayal etmeye çalışsam; aklım firar ediyor ruhumdan, ruhum küsüyor bedenime. Her nefeste ölümü soluyor cümlelerim ve seni soruyorum yalnızlığıma. Elinde tırpanla bekleyen Azrail’i gözlüyorum soğuk odamda.
Bugün hiçbir şey yazamayacağım. Her biri aşk kokan oyalı satırlara rağmen, gözyaşımı nakış edip susturacağım kelimeleri. ‘Sen’. Bütün ezberim, ezberlerime ezber bozduranım. Unutmayayım diye tekrarladığım aşkı, kuytu köşelerine çekip aşk bozanlık yapmak kaldı sana.
Bugün hiçbir şey yazamayacağım. Dışarda yağmur sesi, içeride sigara nefesi. Oluk oluk kan dolduruyorum heybeme, adın anılınca kan ağlıyorum haybeye. Kan tutulması olmadan, aşk kapılmasına kapıldım da; gözlerin sığdırdı gönül kapı aralarımdan seni. Araladığım bütün kapıların yüzüme vuruşundandır kan kaybedişim.
Bugün hiçbir şey yazamayacağım. Başka canım kalmadı aşkta. Aşk olsun diyecek kadar bile yok ezberimde. Nasıl olsun? Sende atmışken aşkın temelini, enkazından nasıl sağ çıkarayım kelimelerimi…
Bugün hiçbir şey yazamayacağım. Kalemimin kahyası olup, keyfine göre karalıyorum işte. Kara gözlerini karalayacak kadar yetenekli değilim. Gözlerini anlatsam; düşmeye meyilliyim. Bir insan aynı anda iki kuyuya birden nasıl düşebilir? Düşlerime sığdıramayacak kadar derin düştüm. Başıma ölüm akbabaları üşüştü. Her bir canım göz yaşına dönüştü. Giderken ardından döktüğüm sular, gelişine dek dinmeyecek bir iç çöküştü.
Bugün hiçbir şey yazamayacağım. Kelimeler suskun,kalemim dilsiz, ellerim seni anlatmaya çok yeteneksiz. Ben bu dünyadaki en beceriksiz, sense en ‘sevimsiz…’ Dedim ya bugün hiçbir şey yazamayacağım. Soluk soluğa kaldığım sensizlikten, sessizliğe bir serüven daha bitti ufukta. Ne kelimeleri tutabildim, ne sana dokunabildim.
Ben bugün hiçbir şey yazamayacağım. Sadece seni sevdim yine. Seni bekledim, seni özledim, seni üşüdüm, sana susadım, sustum ve kurudum. Bunlardan ‘sana ne ?’ değil mi? Hiçbir katil düşünmez zaten suçunu. Dönüp bakmaz arkasına katleder ve gider. Katletmeyi becerdin de; keşke gidiyorum dediğinde gidebilseydin.
Ben sana daha çok susacaktım ama hasretin kelimeleri ağzımdan çaldı. Yazamadıklarım için affet. Bu kadar güzel bir olguyu anlatmaya dönmüyor dilim. Zaten başta da söyledim: ”Ben bugün hiçbir şey yazamayacağım…”