Orta boylu, zarif, çehresine yakışan siyah sakalı, siyah gözleri ile Cemal Paşa üstlendiği kritik görevler ve sorumluluklar açısından, hem de yaşamı boyunca muhafaza ettiği Türkçülük fikri ile başarılı bir asker ve otoriter bir devlet adamı kimliği nedeniyle ele alınması zorunlu olan bir ittihatçıdır.
Eylül 1906’da, 150 kayıt numarasıyla 49. Sıradan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne üye olmuş ve cemiyetin Rumeli’deki örgütlenmesinde etkili rol oynamıştır. Disiplinli ve teşkilatçı olmasının yanında spora büyük önem veren Paşa, Altınordu İdman Yurdu’nu da himayesi altına almıştır.
1.Dünya Savaşı öncesi Avrupa’daki olayları yakından izleyen Cemal Paşa Fransa’ya karşı sempatisiyle bilinir, hatta bu yüzden devletin üçlü ittifaka katılmasını açıkça beyan etmiştir ve bu amaçla gittiği Fransa seyahatinden eli boş dönmüştür. Bu sırada Almanya ile olan ittifaktan habersiz olan Paşa bunu öğrendiğinde istifa etmek istemiş ancak tam bir İttihatçı olduğundan dolayı idealleri uğruna kişisel çıkarlarını bir kenara atarak görevine kaldığı yerden devam etmiştir.
Kasım 1914’te Kanal Seferi ile uğraşmak ve Orta Doğu’daki otorite boşluğunu doldurmak için bölgeye atanan Paşa buralarda yaptığı icraatlar ve Hicaz Demir Yolu’na dahil Ettiği Mısır ve orada inşa ettiği savunma yapılarının stratejik önemleriyle bölgede kayda değer icraatlar yapmıştır. Bölgenin Osmanlı toprağı kalması için kimi zaman Osmancılık kimi zaman ise İslamcılık gibi olguları ön plana sürmüştür.
Halide Edip Adıvar’a göre Cemal Paşa gayr-i Müslim vatandaşlara en fazla saygıyı gösteren şahıslar arasındadır. Ermeni kadınları ve çocukları için Şam’da bir yetimhane açmıştır. Arap milliyetçilik hareketlerine öncelikle nasihat yoluyla engel olmaya çalışarak tespit edilen yaklaşık 1000-2000 kişiyi aileleriyle Anadolu’ya sürmüştür. Ancak akıllanmayan Arap bağımsızlık hareketinin önderlerinden oluşan 34 kişiyi, Ağustos 1915 ve 6 Mayıs 1916 tarihlerinde Şam ve Beyrut’da idam ettirmiştir. Paşa’nın Orta Doğu’da otorite sağlaması konusunda çok başarılı olduğu söylenebilir. Bu hususda gayr-i Müslim’lere karşı yaptıklarını fırsat bilen Ermeni ve Ruslar Cemal Paşa’yı elde etmenin daha kolay olacağını düşünerek ortaya ilk defa ‘Cemal Paşa’nın Sultanlığı’ adında bir proje atmışlardır. Lakin bu proje ile alakalı ne Rus arşivlerinden nede başka bir yerden Cemal Paşa’ya ait bir söz ve ya yanıt bulunamamıştır.
1.Dünya Savaşı bitince bütün eleştiri okları İttihat ve Terakki’nin kilit kadrosuna yönelmiştir. Cemal Paşa hakkında hiçbir soruşturma ve ya tutuklama kararı olmamasına rağmen gerek iç ve gerekse dış baskılar nedeniyle 1\2 Kasım gecesi kilit İttihatçı grubu ile ülkeden ayrılmak zorunda kalmıştır. Daha sonra Bab-ı Ali Baskını’ndan itibaren İttihatçılara karşı büyük bir kin biriktiren muhalifler bundan yararlanarak Paşa’ya asılsız ve yakışıksız karalama kampanyaları uygulamışlar ve hiç hak etmediği hakaretlere maruz bırakmışlardır. Üzerine açılan bütün suçlamaların asılsız olduğu kanıtlandıktan sonra Bab-ı Ali Baskını’ndan dolayı İdama mahkum edilmiştir.
Cemal Paşa Milli Mücadele yıllarında bütün olayları yakından takip etmiştir ve Mustafa Kemal Atatürk’e bizzat yazdığı mektuplarla onun yönergeleri hususunda hareket etmeye özen göstermiştir. Rus yetkilileriyle işbirliği yaparak Hint istiklal hareketini aktif hale getirerek İngilizlere Hindistan’da büyük bir darbe vurarak mücadeleye destek olmak istemiştir. Daha sonra Anadolu’ya dönmeye karar veren Paşa Mustafa Kemal Atatürk’ten gelecek haberi beklerken Rusya’nın gizli örgütü Çeka tarafından tertiplenmiş bir suikastla hayatını kaybetmiştir. Rusya, Ankara ile ilişkilerinin bozulmaması için bu suikastı kiralık Ermeni katillerine yüklemiştir.
Ülkesine ve milletine bağlı ve tıpkı arkadaşları gibi, ülkenin ancak İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından kurtarılacağına inanan Cemal Paşa’ nın, Ermeni vatandaşlara yönelik sorumlu devlet adamı kimliğiyle sergilemiş olduğu tutum ve davranışlar, ‘Ermeni Soykırımı ‘iddialarını tamamen çürütecek mahiyettedir.