Bir hoşçakal da sen sapladın
Artık bir başka giden için son kazığa yer kalmadı
Gönlün üstü dopdolu
Çarpık sevgilileşmekten
Geleceği sağlam oturtamadık temele
Hayalleri yanlış kolonlara kurduk
Ve umutsuzluk betonları taşıyamadı bu aşkı
İnşaat bittiğinde evimizde sadece mutsuzluk misafirdi
Sinirlendikçe kırıp döktük camları
Kapılar hiç kapanmadı
Sanki bir giden olacak diye hazır beklediler
Perdeler çekiliydi hep
Karanlık evin hakimi
Güneş doğmuyor, ay tepemizden inmiyor
Yıldızlar uzak
Odalar arası tuzak
Nefes almak zor
Yaşama tutunmama izin vermiyorsun
Fotoğraf çerçeveleri kırık
Koltuklar arası hasret çektirdin
Kışı iliklerimize kadar yaşadık
Tek bir atkı bile örmedin
Ayazlarda bıraktın teni
Ne el uzattın, ne de bir öpücük tattım dudaklarından
Baharda açtırmadın çiçekleri
Soldurdun gençliği
Dikenlerde kan kaybettim
Haziranda, temmuzda, ağustosta sen yaktın
Tek kelime etmeden ayrılığa sarıldın
Sonbaharın fırtınalarında savrulurken
Yalnızlığa tutundum
Koca bir boşluğa attın da
Tek bir ziyarete gelmedin
Temiz çamaşır, sigara falan beklemedim senden
Bembeyaz bir sayfa açıp gelseydin
İsimlerimizi yazıp birer fotoğrafımızı bastırsaydın üzerine
Altına imzalarımızı atsaydık
Atsaydık da keşke tahliye olsaydım
Sen imzanı ayrılığa attın
Suskunluğunla evlendin
Yokluğunla ders verme bana
Aynı dili konuşamam
Bil ki çok şey aldın benden
Dünüm sende kaldı
Yarınımı yar etmem