DEDİKODU HAYATIMIZA YÖN VERMESİN
İnsanlar, dedikodu peşinde koşmaya neden bu kadar gereksinim duyuyorlar?
Dedikodu bizim toplumumuzda önemli bir yere sahip olmuştur.
Aslında hiç de önemli bir şey değildir. Yazık ki insanları buna ikna
etmekte başarıya ulaşılamamaktadır.
Başarısızlığımızın önemli bir nedeni olan anlayışsızlıktan insanların
bir türlü vazgeçmek istemediklerini görüyorum.
Nedense insanlar, bir başkasının yaşamında olumsuzluklara sebep
olacağını bile bile asıp kesmenin doğru bir şey olduğu düşüncesine
kapılarak yol almaya devam ediyorlar.
Fakat haklarında atıp tutmakta oldukları şahısların ne kadar büyük
zararlara uğrayacaklarının hesabını yapmanın zahmetine bile
katlanmıyorlar.
Ortaya atılan asılsız iddialar yüzünden birçok hayatın mahvolmasında
bu dedikoduların yayılmasını sağlayanlar, gözden kaçırılmaması lazım
gelen gerçek suçlulardır.
Dedikodu büyük bir kazan misali ocak üzerinde kaynamaya devam ederek
insanların yaşamlarında olumsuz etkileşimler yaratmaktaki en büyük
etken durumunda yer alır.
Hayatımızda dedikodunun yer tutmaması için bizim zamanımızı gereksiz
yere gasp eden lüzumsuz şahıslardan uzak durmak, yapmamız lazım gelen
en doğru şey olacaktır.
Eğer biz bu insanların hayatımızda kalmasına müsaade etmeye devam
edersek başkalarının uğramış olduğu zararı, bir gün bizlerin de göreceği
aşikardır.
Kötülüğe davetiye çıkaran kirli kalplere sahip olan kişileri
hayatımızda tutmanın anlamsızlığını da aklımızdan çıkarmamamız bizim
için büyük bir önem arz etmektedir.
Bunun farkına varmamamız halinde uğrayacağımız kayıpların telafisinin
mümkünatı olmayacak bizim rotamızı şaşırmamızdaki tek gerçek olduğu
göz önünde kalacaktır.
Her anımızı yaşamımızda farklı etkiler bırakan düşüncelerle doldurmak,
insanlığın güzelliklerle tanışmasında, en güzel etken olacaktır.
Düşünülmelidir ki hayatımıza sokulmaması gereken şahıslardan uzak
durulmadığı taktirde onların düştükleri hataları bizlerinde
tekrarlaması olağandır.
Onun içindir ki içimizde dedikoducu insanların yer almasına izin verilmemelidir.
Bu türlü kişilerin bir yılan misali zehrini karşılarındakilere
akıtarak yaşamlarını alt üst ettiği bilinen bir gerçektir.
Birçok insanın hayatı dedikodu yüzünden kayıp gitmekte, elinde avucunda
mutluluğa dair hiçbir şey kalmamaktadır.
Hiçbir zaman unutulmamalıdır dedikodu eylemini gerçekleştiren insanlar,
kendilerini bir ölü eti ile beslemekten geri kalmayacaklardır.
Her zaman ve her yerde hayatımız boyunca yapacağımız en doğru şeyin
dilimizi tutmak olduğu inancına sahip olmak, vazgeçmememiz gereken en
güzel gerçektir.
Bu gerçeği göz ardı ederek hayatımızı sürdürürsek, ilk önce kendimize
olan saygımızı kaybetmiş olur; sonrada başka hayatların kararmasında en
büyük rolü oynamaktan geri kalmayız.
Ben her zaman şu düşünceyi insanlarla paylaşmayı kendime bir borç bilmişimdir.
Kalplerdeki kirliliğin yok olması demek hayatların hiçte akıllara
gelmeyecek bir güzellikle tanışacağı kanaatimdir.
Bahsetmiş olduğum güzelliğe kavuşmak istiyorsanız insanlığın büyük
zarara uğramasının en büyük sebebi olan dedikodunun hayatınızda yer
bulmasına izin vermeyin.
Sizler için kaleme almakta olduğum bu yazımı birkaç örneklendirme ile
devam ettirmek istiyorum.
Hucurat suresi 12. Ayeti kerimede yüce rabbimiz şöyle buyurmaktadır.
Ey iman edenler zannın birçoğundan çekinin çünkü zannın bazısı
günahtır. Birbirinizin kusurunu da araştırmayın tecessüste etmeyin.
Bazınız bazınızı gıybette etmesin.
Sizden biri ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? Ondan
tiksinirdiniz demek, tiksindiniz o halde Allahtan korkun; şüphesiz ki
Allah, tövbeyi daima kabul edendir. Çok merhametlidir esirgeyendir.
Bu ayeti kerimenin nüzul sebebi rivayet olunur ki Selman Farisi,
sahabeden iki zata hizmet eder yemeklerini yapardı.
Bir gün uyuyakalmıştı bunun üzerine onu katık almak için peygamber
efendimiz(s.a.v) gönderdiler.
Peygamber efendimiz(s.a.v) yemeğine de Üsame bakıyordu.
Yanımda bir şey yok dedi.
Selman hakkında biz onu taşkın bir kuyuya göndersek suyu çekilir demişlerdi.
Sonra bu iki zat Resulullah efendimiz(s.a.v)
huzuruna vardıklarında, Efendimiz(s.a.v) niye ben
sizin ağızlarınızda et yeşilliği görüyorum buyurdu.
Karşılık olarak et yemediklerini belirttiler.
Peygamber efendimiz şu cevabı vermiştir her halde gıybet etmişsiniz,
buyurdu ki bu ayet nazil olmuştu.
Diğer bir örnek yine bu ayeti kelimenin nüzul sebebini İbn-i Kesir’in
Hadislerle Kuranı Kerim tefsiri adlı eserinin, Türkçe tercümesi
İstanbul 1986 yılı çağrı yayınlarının baskısının, 13 cilt 7418
sayfasında Hafız Ziya El Makdisi El Muhtara, adlı kitabında Habban İbni
Hilal kanalıyla, Enes İbn-i Malik’ten rivayetle şöyle nakletmiştir.
Araplar yolculukta birbirlerine hizmet ederlerdi.
Hz. Ebubekir ve Hz. Ömerin yanında ikisine hizmet eden bir sahabe vardı.
Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer uyudular.
Henüz kendilerine yemek hazırlanmamışken uyandılar ve şu adam ne kadar
çok uyuyor,deyip onu uyandırdılar.
Ve kendisine Allah’ın resulüne git, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer sana selam
söylüyorlar; senden katık istiyorlar de dediler.
Bu sahabe efendimiz(s.a.v) gidip isteklerini
iletince efendimiz(s.a.v) bu sahabeye git onlara
deki; şüphesiz ki onlar azıklanmışlardır, buyurdu.
Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer gelerek, ey Allah’ın elçisi biz ne ile
katıklandık diye sordular.
Allah resulü kardeşlerinizin etiyle nefsim kudret elinde olan Allah’a
yemin ederim ki ben onun etini sizin dişlerinizin arasında görüyorum
buyurdu.
Gıybet, bir kimsenin gıyabında hoşlanmayacağı bir şey söylemektir.
Hz. peygamber(s.a.v) buyurmuştur ki: Bilir misiniz
gıybet nedir? Allah ve resulü alem bilir dediler.
Kardeşini hoşlanmayacağı bir şey ile anmandır buyurdu.
Ya söylediğin kardeşinde varsa denildi eğer söylediğin onda varsa gıybet
etmiş olursun ve söylediğin onda yoksa o vakit ona bühtan iftira etmiş
olursun buyurdu.
Yani demem o ki yol vardır insanı aydınlığa götürür yol vardır insanı
görünmez bir karanlığa sürükler.
Dedikodu kazanının kaynamasına sebep olarak karanlığa sürüklenmeyin
her daim dedikodudan uzak durma çabasında bulunmaya devam edin.
İnsanlar hakkında olumsuz düşünceleri aklınızdan atıp kalplerinizi
kötülüklerden arındırarak yolunuzun aydınlığa çıkması için uğraşlar
vermekten kaçınmayın.
Her zaman iyilikle var olma yolunda yürümeyi tercih edin.
Ben insanlara her an dedikodudan uzak kalmalarını önermeyi kendime bir
borç bilirim.
Eğer kendilerini dedikodudan uzak tutmazlar hayatlarını dedikodunun
yönlendirmesine müsaade etmeye devam ederlerse yaşamlarının her anının
anlamsız karamsarlıkla dolu bakışların dolduracağını unutmamalarını
bilmeleri gerekmektedir.