Beyin, bedenin ana zirvesinde taht kurmuş, bedenin her bir hücresinin işlevinden haberdar olup, her bir hücresine komut veren bir hakim.
Her ne kadar kendisinin izni dışında çevreden gelen darbelere maruz kalsa da bedenin kendisi, akıbetini beynin ikazıyla yaşar.
Çünkü, sinir hücreler, darbelere binaen ezilen nöronların feryadını beyne aniden ulaştırır ve beyin, kendisine ulaşan bu sinir oluşumları, kendi tarafından ezilen nöronların feryadını kabul gördüğünün haberini sinirler vasıtasıyla ezilen bölgeye veya uzva iletir.
Beyin; hakimiyetini üstlenmiş olduğu bu bedende, dönen dönemeçlerden acı ve tatlının hissiyatına, sezgisine, algısına ve idrak edilmesine her daim öncü olmasıyla birlikte, olmazsa olmazın zaruri ihtiyaçları yaşamasına katıksız, fevkalade bionic güçte etkendir.
Ruhun ana merkezi, beyin; beyin, ruhun somut hali; ve dolayısıyla beyne bulaşan her bir damla kanın ruhun etkisinde çeşitli gölgeler oluşturması, kesinlikle doğruluk ilkelerine dahil olduğunu ayrıntıyla izah eder; her ne kadar inanması güç bir seviyede seyre dursa da.
Bedenin bütün fonksiyonel yapı ve görevi beyin tarafından yönetiliyor; dolayısıyla beynin düşünce boyutunda var olan tüm duygulanım, kan hücrelerine de nüfus etmesi mümkündür; bu nedenle, depresyon duygulanım beyinde ikamet ettiği müddetçe, kan hücrelerine karışması büyük bir olanaktır. Bu olanakları nicel ve gerek dahilinde nitel bilim düzeyinde yansıtabilen teknolojik gelişimi söz konusu olduğunda veya ise,depresyon; kan ve idrar tetkiklerinyle teşhisi konulması mümkündür.
”Beyin; ruhun gizemini kana yansıtabilecek gizemli bir güçte. Ve beyin; bedenle ruh arasındaki iletiyi kuran büyük bir etkileşim mekanizmasıdır.”