Geçen gün öldüğümü hissettim, sonra, “Ulan, ölen öldüğünü hisseder mi?” dedi yapay ve ağzı bozuk iç sesim. Baktım etrafıma; görebiliyor, işitebiliyordum. Hatta oturmuş, öylece etrafa bakınıyordum, eylemlerin türlü işleri hep başkalarını kovalıyordu, ben öylece bakınıyordum. “Ama hissedemiyorum” dedi uysal hazanlı iç sesim. Hissedememek yaşamamak değildi; hem hissedemiyorduysan bu çürümüş sitemlerin kimeydi? Bu ekim böyle yapıyor işte; çukur açıyorum otuz bir günün inşasında; malzemesinden çalıyorum on bir ayın.
İnşaat işçileri bile afallıyorlar hallerince üstadım diyorlar bana ben de kopuk serkeşliğinden vuruyorum dakikalarımın. Ekim’in suçu fazlaca işte… Bakmayın siz ekim dediğime; ruhu aynasından kopan kırık her kalbin parıltısını kaybediş figanıdır gece…
Dilara AKSOY