El kaldırdım dünyaya
Fakat vuramadım
Şimdiye kadar sesimi yükseltmedim size derdi babam
Kim kalbinin uğultusuyla uyuyorsa
Babama söz söylemeyi o öğretti.
Bir kısrak gelincik geçerdi anamın sırtındayken
Ağzı yoktu, ayakları ve elleriyle konuşuyordu
Git bir çiçek kopar denildi
Ve onun kadar narin olma.
Burjuva işi dedim, uzay çağı
Evlenen dostların arkasından
Yüzümdeki yaprakları mevsimi gelmeden düşürdüm
Tülbentindeki bir oyadan annemin,
Daha çiçekli gelirdi dünya
Oturduğumuz ev hariç.
Ey ademoğlu dedim, ey gardiyan suratlı soba !
Bu sözlerin boş olduğunu
Soğuk şakağıma vurunca anladım.
Kül rengiydi saçların
Sonra kına yaktın
El kaldırdım ben-î âdeme
Saçlarındaki beyazı örtmek için.
Küçüldüm, tekrar ufaldım yanında.
Alkollü bir bedenin ter kokusunu duyuyordum
Kıvrıldım, uyudum.
Susayıp gece kalkınca, beynume vurdu susuzluğun.
Bir saat ayarlıydı dil dönüşümüne.
Ölülerin yaşaması için gerekli olan
El kaldırmamaktı
Ama yine kaldırdım.
Bir günahı yüceltti iyi niyetin
Rehin ettiğin sözlerini yırttım, müsveddelerimin arkasından
Gövdem yorgun
Bir ecnebi oldu diğer odalarda adım
Delikanlı bir dedikodu duyunca
Suskunluğa el kaldırdım.