Aşk doğrusu buluşmayan iki yalnızdık. Onun fütursuz duygular denizinden beni çıkarıp kıyıya bırakarak gideceğini fark etmiştim. Benim gibi asil sevmeyi bende öğrenemezdi o; herkese farklı vurgun aşklar eşlik ederdi. Bende öğretmendi, öğrenen ben. İzinsiz koşarak giderdi, gidecekti, gidiyordu, gitmişti. Hep bir başkası, hep biri, hep benden alakasız bir sevdiği vardı. Ben müptela cennetimden aşırmıştım onu; çok sevdiğim şarkı gibi. Tek benim olsa diyordum, tek bana ait olsa. İvedilikle aidiyetimi kaptan kuşlara yem torbasıyla münhasır yalnızlığımın gelinliğine yakışırcasına teslim etmiştim.
Aşkta buluşmayacak olan bir yalnız, bir kalabalıktık. Teşekküllü sarılışımın kendime oluşundan yalnızın bende olduğu anlaşılıyordu. Kalabalık kalan hep oydu, tek hayatına beni fazla bilen. Gurur ökçesi gelin bohçasının dramatik Mutluluğundan fazla düşüşler yaratmış kızın hayatı şarkılarda yaşıyor şimdilerde; Bir sevecenlik, bir sevdiceği, bir seveni beklerken. Bulursa ardına bakmakta ustalaşan ruhunu tutulan boynuna eş sayıp sevdiceğiyle yoluna devam edecek.
Biz, sancakla iskelesi hiç buluşmayacak olan pervasız deniziydik aşkın. Sevebiliyorsa yine benim dışımda herkesi, yoluna döktüğüm güller güldürdüğü günlerimin hatır mühendisidir bana yasak mayınları reva gören… biriktirdim ona dair cümlelerimi yalnızca içime dökülen…
Dilara AKSOY