Genç adam uyanır uyanmaz direk sigarasına uzandı.Uzanmalıydı büyük yalnızlıklar bunu gerektiriyordu.Tanrıya şükrettiğini simgeleyen kelime döküldü ağzından ve kendi kendi eyvallah dedi.Öylesine bir zevkle içiyorduki sigarasından.O hali Mono Lisa tablosunun insani özellikleri olsa önünde kalkıp önünde eğilirdi öyle bir haldeydi.Belkide eski bir kızıldereliydi genç adam önceki hayatında.Tüm dünyayı tek başına ezebilecek kadar sert görünümüne sahipti.Esmerliğine ve sakallarına bakarak bir Türk olduğu anlaşılıyordu.Genç adam tablosunun tek kötü özelliği bakışlarıydı.Tek anlam ifade ediyordu ve bu tablosunun kolay anlaşabilirliğinden dolayı fiyatını düşürüyordu.
Derin bir hüzün tabakası kaplıyordu gözlerini..Sakalları hakkında binlerce yorum yapılabilirdi.Belki saçına sakalına biçim vermeyi kendi hayatına biçim vermeyi bıraktığı gibi bırakmıştı.Belkide üzüntüden bırakıyordu.Bir ihtimalde gizem katıyordu kendine.Derin bir kaç nefes daha çekip söndürdü sigarasını ve ekledi “eyvallah” diye.O gecesini süsleyen kabusları düşünüyordu hiç birini hatırlamasına rağmen.Kabus görmüş olmalıydı yoksa bu kadar kederli kalkamazdı uykusunu almış uyanmak için alarm kullanmayan bir insan.Yaşamak için beslenmeliydi ve mutfağın yolunu tuttu.Kaçıncı sahibine donduruculuk yaptığı belli olmayan bir kısmı çürümeye yüz tutmuş buzdolabını açtı bir kaç saniye boş gözlerle baktı eyvallah diyip onuda kapattı genç adam.Bomboştu çünkü haftalardı evden çıkmadığından doldurmamıştı tüm varını yoğunu alkol ve tütüne yatırdığından dolayı değil!yine eyvallah dedi.
Odasına girdiğinde bir savaş gerçekleşmiş olmalıydı odasında ya da hırsız girmişti.Yerde bir kaç sütyen cips paketleri bira şişeleriyle hatta bir teki olan siyah topuklu ayakkabı dahi vardı.Bir kadına ait olmalıydı ve kadın yoktu ortalıkta bir sorun olmalıydı.Toplamaya koyuldu hepsini.Bitirdikten sonra derinden bir eyvallah dedi ve paketinde bir kaç dalı kalmıştı sigarasından bir tanesini çeki yaktı.
Gözünü eskimiş telleriyle odanın baş köşeni kitapların arasına özenle konmuş olan eski dostu gitarına dikmişti.Sadece izliyordu ve derinden bir nefes bir nefes daha çekiyordu sigarasından.O çektiği duman ciğerlerine ulaşıp bir kısmını orada bırakıp tekrar yemek borusundan geçerek dışarı çıkarıyordu.İçine giren duman bile bir parçasını bırakıp yoluna devam ediyor diye düşündü.Düşündü çünkü yapabildiği bir tek o kaldığını biliyordu.Onunda elinden alınmasına dayanamazdı.Ellerinin gitara doğru gittiğini gördüğünde şaşırmıştı.Eskiden hatırladığı bir şarkıyı bir kaç nota kaçırsada çalabildiğini fark etti.Her nota topluluğuna denk gelen sözleri içinden geçiriyordu çalarken.Elleri büyülenmeye başlıyordu tekrardan çalabildiğini fark ettiği için.Birden kendisini bile şaşırtacak bir tonda bağıra bağıra söylemeye başladı şarkının o an denk gelen akorlarıyla birlikte Haberin Yoook ölüyorum diye.Fark etmişti ama durmuyordu kendisin o şarkıyı söyleyen bir junkie gibi söylediğini böylesi daha hoşuna gidiyordu.Junkie değildi ama acıları yerli yerindeydi ve daha fazlası eklenmişti genç adamın.Bitirdi ve bu sefer normalden daha az enerjisiz bir şekilde heceleyerek eyvallaaah dedi şarkıyı noktalarken genç adam.
Duşa girip her yerini temizledikten sonra kırık olan aynada gördüğü kadarıyla saçını ve sakallarını düzenledikten sonra yola koyuldu genç adam.Nereye gitmesi gerektiğini biliyordu artık.Bir kaç parça yiyecek aldı elinde taşımanın gereksiz olduğunu düşündüğünden hatta üşeneceğini bildiğinden eve getirdi başka bir yere gitmek istemesine rağmen.Harika bir sucuklu omlet yaptı.Yedikten sonra eyvallah deyip sigarasını yaktı.Her iş ve yemek bitimden sonra yaptığı gibi.En büyük hayalide öldükten sonra son bir sigara içmekti onu düşündü genç adam.
Yaşama işini bitirdiği için bir sigara yakmalıydı yerin altında.
Bir kaç arkadaşıyla buluşmak zorunda kaldı teknolojini gelişmesini engelleyemediğinden hatta az bir şekildede olsa kendide onu kullandığından.
Evet bu bir telefondu ve kapsama alanı dışında değildi genç adamın olduğu gibi.Sinirlendi kapsama alanı dışında olmadığından o cihaz ama eyvallah dedi,arkadaşlarının teklifini kabul ettiğini belirterek.Bir nevi onaylama sözüydü.Tabi buluşma yerini alkol satan yerlerden uzakta bir yer seçmişti.Başka birin aramasını bekliyordu bu yüzden sinirlenmişti belkide genç adam.Bir önceki günün ağırlığından fazla miktarda alkol tükkettiğinden hatırlamıyordu dünü kendine kızıyordu bu yüzden.Arkadaşlarıyla biraz lafladı olabildiğince az kelime kullanarak ve eyvallah deyip ayrıldı yanlarından.Sigarasından son nefesini çektikten sonra izmariti fırlatırken o engin maviliği gördü.Yürümeye başladı oraya doğru.Vardığında uzaktaki kuru yük gemisi olan üzerinde boyası silinmeye yüz tutmuş olduğundan okumakta zorlandığı “hope” adındaki gemiye avazının çıktığı kadar eyvallah diyerek bağırdı ve el sallıyordu.Gemi ufuktan kaybolana kadar el sallamaya devam etti genç adam.Ve o an yıllardır ulaşamadığı ne yaptıysada kurtulamadığı bir eylemden ufacıkta bir an olsa kurtulmuştu beynindeki düşüncelerden.Düşünceler susmuştu.Hatta bir tek beynindeki düşünceler susmakla kalmayıp etrafta aileriyle piknik yapan insanlardanhavanın güzelliğinden faydalanmakta olan sevgililerden , egzozlarıyla atmosferi kirleten yüzlerce beygir gücündeki mekanik yığınlara kadar her şey susmuştu.Bir tek geminin adı vardı hafızasında bu durumdan mutsuz değildi genç adam.Kendi dilinde olmayan bir kelimeye sahipti o gemi anlamını bilmesede sanki susturmuştu beynindeki düşünceleri o “hope” ismindeki gemi.Umursamadı anlamını ve bir sigara yaktı.Daha gür bir sesle eyvallah dedi ve gülümseye başladı nedensizce genç adam.
Etrafta gezen iki ayaklı canlılarla kalmayıp dört ayaklılara varana kadar gülümsüyordu genç adam.Etrafını şaşkın bakışlar çeviriyordu ama umursamıyordu.
Sanki o kuru yük gemisi tüm dertlerini alıp götürmüştü öyle hissediyor görünüyordu genç adam.Sokakta olan bir kaç köpeğe daha gülümsedi ve evine girdi genç adam.
İlk iş olarak uzun süredir ilk defa eline aldığı gül ağacından yapılmış sapı olan cort markalı tozlu gitarını arındırdı ıslak mendillerle.Tellerini değiştirdi.Bir iş daha bitirmenin edasıyla eyvallah diyip sigarını içti.Bu sefer gözleri gülümsüyordu.Mona lisa tablosuna rakip olma yolunda ilerliyordu esmer yapılı bir o kadarda sakallı olan genç adam.Sigarasını adeti olmadığı bir şekilde yarısını içmeden söndürdü ve kapıya doğru yöneldi.Bir kaç dar sokak arasında koştura koştura ilerliyordu.Kendine kızıyordu kadar çok sigara içtiğinden bir yandan.Vucüdundaki terler damlalar halinde belirginleşmeye başladığı durdu ve kafasını kaldırdı aradığını bulmuş gibiydi.Simsiyah bir tabela vardı durduğu yerin önünde.Tabelanın üstündeki beyazla yazılmış harfler tam okunamıyordu ama h.. tattoo yazıyordu.
Kapısının üstünde çıkış yazan tabelayı tıklattı genç adam.İçeriden bir kadın sesi kimsin dedi ve genç adam dışarı çıkmaya geldim dedi.Doğru parolayı tutturmuş gibiydi ve kapı açıldı.Kapının arkasından gelen sese sahip olduğunu düşündüğü kıpkırmızı saçlı ve boynundan bileğine kadar bir hayvanın kanatlarına benzeyen siyah resimler olan kadına baktı bir kaç saniye ve kadına sarılarak bir dövme yaptırmak istiyorum dedi genç adam.Bu sırada yanaklarında ki sıvının ter mi göz yaşı mı diye düşünen kadın sordu bir hikayesi var mı dövmenin diye ? Kadın o kadar çok dövmesinden pişman olan insanla muhattap olduğundan sormuş olmalıydı diye düşünüyordu genç adam ve kendinden beklenmedik bir şekilde heyecanla ve emin şekilde yaptırmak istiyordum dedi.Ve arkadaki koltuğa oturup sol bileğini gösterdi.Sol bileğindeki dikişlerin olduğu yeri işaret etti sağ eliyle.Kırmızı saçlı kadın soramadı dikişlerinin nedenini.Ve ekledi sadece dört harf yazmanı istiyorum gayet şekilsiz ve düzgün harflerle.
Aklındaki son kelimeyi kullandı sonra genç adam.Gemiye el salladığı anı hatırlayordu herkesin sustuğu beyninin sustuğu içinden eyvallah dedi.Kırmızı saçlı kadın bileğindeki dikişlere dikkat ederek göz yaşlarıyla ıslattığı mürekkebiyle bitirmişti dövmeyi ve para istemedi arınmanın göz yaşlarını akıtmasını sağladığı için genç adama genç adam dövmesine yaşlı gözlerle baktı paketinde kalan son iki sigaradan birini kadına uzattı ve eyvallah deyip sigarasını yaktı kadının.Son sigarayı kendine saklıyordu.Gururla dövmesine bakıyordu.Bileğinde dikişlerinin hemen üstünde sadece dört harf vardı.Onlara bakıp eyvallah dedi ve giriş yazan tabaledan geçtiğinde artık sokaktayı.Sigarasını yaktı ve o dört kelimeyi okudu anlamını bilmemesine rağmen o kelime hope ‘ tu ..