Bizi biz yapan tarihimiz, dinimiz, benliğimiz var. Bizi biz yapan tarihe yön veren, bir çağ açıp bir çağ kapatan önderlerimiz ve civanmert ordularımız var. Bizi biz yapan imkansızlıklarla doğmuş zaferler var. Bu günde bu zaferlerden sadece bir tanesini kutluyoruz. Ecdadı her gün andığımız gibi; bugün bir kez daha anıyor onların vatan millet aşkını tekrar içimizde yaşıyoruz. Bu vatan millet davası bir bayrak yarışı. Aldığımız bayrağı daha ileriye götürme mecburiyetindeyiz ve ileri götürürken bu bayrağı düşürmeme telaşındayız. Bu yarışta biz Hakkı anlatma gayretindeyiz, biz bu yarışta batıl ile mücadele halindeyiz…
Tarihini zaferlerle süslenmiş bir milletin nesliyiz… Malazgirt Zaferi, Kosova Meydan Savaşı, Varna Savaşı, İstanbul’un Fethi, Preveze Zaferi, Çanakkale Zaferi, Milli Mücadeleye kadar uzanan bir zaferler zinciri. Her zinciri birbirine bağlayan halkalar vardır ve bu halkaları sağlamlaştırmak gerekir ki zincir sağlam olsun. Bu zinciri sağlamlaştırmak, zinciri yapmaktan zor olduğunu düşünmekteyim… Öyle ki… Ecdat bir yeri fethedeceği zaman o yere önceden büyük alim zatları gönderirmiş. Bu zatlar o yerdeki insanlara İslamı anlatır, gönüllerini fethedermiş. Bizler gittiğimiz yerlere kılıcımızdan, askerimizden çok muhabbeti, sevgiyi, hoşgörüyü götürmüşüz. Bundandır ki hala ecdadı Mısır, Filistin, Kosova, Bosna, Libya aklınıza neresi gelirse saygı ve minnetle anılmakta, ecdadın ruhu halen fethettiği yerlerde iz sürmektedir. Bundandır fetihler kalıcı olmuştur.
Bakın Avrupa Devletlerinin İŞGAL ettiği yerlere özellikle 18-19.yy otoriteyi kan dökerek kurmuşlar, sadece orada yaşayan insanların nefretlerini kazanmışlar… Hakimiyetleri en fazla 1 asır sürmüş geride sadece acı bırakmışlar… İşte biz işgal eden değil feth eden bir milletiz. Biz savaşları meydanlarda değil insanların gönlünde kazanan bir milletiz… Asıl zaferin gönüllere girmek olduğunu söylemeliyiz…
Gerçek zaferimiz sevgimiz
İnsana verdiğimiz değerimiz
Güzelliğe duyduğumuz hasretimiz
İnsanı yaşat devlet yaşasın felsefemiz…
Sevgi ve muhabbetle.