ayrılık zamanı geldiğinde giden mi kaybeder? kalan mı ?
giden belki de elindeki aşkı kaybettiği için kaybetmiştir denebilir. ya kalan?
kalan kişi hayalleriyle yaşar. gidenle kurduğu hayalleri gerçekleştirememenin vermiş olduğu hüzünle kalır olduğu yerde.
gidenin onda bıraktığı sorularla yaşamaya çalışır.
sebepler arar. cevaplar ister sorularına. sorulara cevap uydurdukça kızar gidene. kızdıkça nefret eder. nefret ettikçe daha çok sever gideni.
bu anlattığım aşk-özlem-nefret üçgeninde boğuldum günlerce, aylarca…
kızmak istedim. kızdıkça senden soğurum sandım. diyeceksin ki bu kadar çok seven biri neden soğumak istiyor. gelmeyecek birini hem sevip hem de umutsuzca beklemek ne kadar zor bir şeydir biliyor musun ?
her gün doğumunda, yeni doğan günün getirebileceklerini düşünüp, adını sayıklayarak karşıladım doğan güneşi.. ve her gün battığında, geçen bu günün seni bana getirmediğini fark edip, isminin üzerini birkaç damla gözyaşı ve bir parça sitemle karalayarak uğurladım güneşi..
gün ve güneş umuttu. umut ise aşktı. AŞK sendin…
her gn ujmut ve umutsuzluk arasında gidip gelerek sevdim seni.
umudu her tükendiğinde bile adını sayıklayıp tekrar umutlanmak için sebepler arayan bir insanın sevgisi, sıradan bir sevgi olabilir mi ?
peki ya sen sevdiğim?
sen gün ve güneşi bilir misin? kaç kez dilinde adımı sayıklayarak, dualarında beni anarak izledin güneşin doğduğu anda kızıllaşan gökyüzünü?
sen her güm tekrar tekrar sevmek nedir bilir misin ?
sen, seni sevip sevmediğini bilmediğin birini beklemek nedir bilir misin ?
sen hiç gerçekten aşık oldun mu ?